TÜRKİYEİSTANBULMARMARATARİHTE YOLCULUK

Ayasofya Cami | Tarihi, Sırları ve Mimari Özellikleri Hakkında Bilgi 2023

Ayasofya Cami, 900 yıl dünyanın en büyük katedrali, 480 yıl dünyanın en büyük camisi ve 85 yıl boyunca müze olarak günümüze kadar ulaşmış harika yapı. 15 asır boyunca dimdik ayakta kalabilmiş yapı içerisinde pek çok gizem ve sır barındırıyor. Gelin şimdi İstanbul‘un en görkemli yapılarından biri olan eşsiz yapı hakkında Ayasofya Cami Nerede? Ayasofya Tarihi, Mimari özellikleri, Ne Zaman yapıldı? Ayasofya Ne zaman Cami Oldu? Nasıl Gidilir? Ayasofya Cami Adres bilgileri hakkında tüm detaylı bilgilere göz atalım.

Ayasofya Cami Nerede?

Ayasofya Cami Tarihi

Roma İmparatorluğu döneminde tahtta II. Konstantin vardır. O dönem Hristiyanlık yasak bir din olarak kabul edilir. Ancak II. Konstantin Hristiyanlığı kabul eder ve Romanın resmi dini olarak ilan eder. Bunun üzerine eşi benzeri olmayan bir kilise inşa ettirmek ister. 331 yılında Ayasofya’nın bulunduğu alanda bir Artemis Tapınağı bulunuyordu. Tapınağı yıktırarak yerine yapımı 360 yılında tamamlanan ilk Ayasofya’yı yaptırır. Fakat I. Konstantin kilisenin inşası sırasında hayatını kaybeder. Yerine oğlu II. Konstantin başa geçerek kiliseyi tamamlayarak ibadete açar.

Çıkan bir isyanda kilise yanarak küle döner. Bunun üzerine İmparator II. Theodosius tarafından birincisinin üzerine İkinci Ayasofya yaptırılır. Fakat kilise İmparator Justinianus zamanında ortaya çıkan ”Nika İsyanı” sırasında yanarak yok olur.

Ayasofya Cami muhteşem bir mimariye sahip.
Ayasofya Caminin muhteşem iç mimarisi

Nika İsyanı ve Büyük Katliam

Bizans imparatorluğunun, Konstantinopolis yani İstanbul’da hüküm sürdüğü yıllarda İmparator Justinianus tahta oturur. O kadar hırslıdır ki kendini peygamberler ve azizlerle bir tutmaya başlar. İmparatorun arttırdığı vergilerden ve İmparatorun tutumundan şikayetçi olan halk arasında siyasi çatışmalar ve kargaşalar başlar. Kısa sürede isyan büyür ve ünlü Nika İsyanı başlar.

O dönem Ayasofya Caminin bulunduğu alan dev bir hipodrom vardır. Bizans İmparatoru Justinianus halkı hipodromda toplanmaya çağırır. Uzlaşmak amacı ile çağırıldıklarını düşünen binlerce kişi hipodroma akın eder. İmparatorun emri ile büyük bir katliam gerçekleştirilir ve alanda toplanan 30 bin kişi öldürülür. Bu kanlı katliamın ardından isyan bastırılmış olur fakat isyan sırasında Ayasofya yıkılarak yok olur. Kiliseden kalan bazı kalıntılar Ayasofya Cami bahçesinde bulunuyor.

Ayasofya Cami Mimari Özellikleri

Ayasofya Cami dünyadan ziyaretçilerini ağırlıyor.
Ayasofya Cami İçi

Justinianus yanan kilisenin yerine dünyanın en büyük kilisesini yaptırmak ister. Hatta Kudüste bulunan Süleyman mabedinden daha büyük bir kilise olacağını söyler ve kilisenin yapım emrini verir. İnşasına başlanılan kilise için o dönemin şartları düşünülecek olursa çok kısa bir zaman dilimi, 5 yıl olarak belirlenir. Bu o kadar büyük bir projedir ki bu zaman zarfında yapının tamamlanabilmesi için hummalı bir çalışma başlatılır. Bu dev proje için klasik düşünmeyen sıra dışı mimarlar bulunur. Yapının inşaatında 10 bin işçi çalışır.

Kilisenin yapılacağı alan bir futbol sahası genişliğindedir. Hiç bir metal kullanılmadan sadece taş yığma olarak yapılması planlanan yapı için kusursuz bir statik tasarım olması gerekir. Bu kadar geniş ve büyük bir yapıda kullanılan malzemenin hem sağlam hem de bir o kadar dayanıklı olması gerekir. Bunun için Lodos’ta üretilen günümüzde kullanılan tuğlalardan 12 kat daha hafif suda yüzebilen tuğlalar kullanılır. Tabi bu tuğları birleştirmekte kullanılan harcında bir o kadar sağlam olması gerekir. Bunun için harcın içerisine kalsiyum silikat katılır. Kalsiyum Silikat harç içerinde oluşan çatlakları kendi kendine onarma özelliğine sahip bir madde. Böylelikle bina içinde oluşan çatlakların kendi kendini onarması sağlanmış.

Ayasofya Cami Hakkında Bilgi

Ayasofya’nın içinde toplam 107 sütun bulunuyor. Kilisenin yapım zamanı kısıtlı olduğundan yeni sütunlar yapmak yerine eski kiliseden kalan sütunlar ve dünyanın dört bir yanında bulunan önemli tapınaklardan sütunlar getirtilerek 3. Ayasofya’nın yapımında kullanılır.

Ayasofya Cami, heybetli görüntüsü ile büyülüyor.
Ayasofya Cami dış görüntüsü

Aceleye getirilen yapının inşasının 4. yılında 2 bin ton ağırlığındaki kubbenin ağırlığından dolayı bazı kolonlar yükü taşıyamaz ve kaidelerinden kayar. Zeminlerin bazı bölümlerinde ise seğimler oluşur. Kolonların eğiminden dolayı kare olan kubbe kasnağı eğilir ve elips şeklini alır. Gözle fark edilmeyen bu hasarda yıkılmanın eşiğinden dönen Ayasofya’da kubbe ayakta kalır.

Hiçbir teknolojik alet kullanılmadan insan gücü ile 5 yıl gibi kısa bir sürede 27 Aralık 537 yılında, dev kilise tamamlanır ve gösterişli bir törenle ibadete açılır. İmparator Justinianus kilisenin ismini ”Kutsal Bilgelik” anlamına gelen Ayasofya koyar. İçini dünyanın en büyük ibadethanesini yapma hırsı kaplamış olan Justinianus Ayasofya’ya girince ellerini açar ve ”Ey Süleyman Seni Yendim” diye bağırır. 916 yıl boyunca Bizans imparatorluğunun en önemli simgesi Ayasofya İmparatorların taç giyme törenlerine ev sahipliği yapar.

Mimar Sinan Zekası

14 Aralık 557 yılında yaşanılan bir depremde Ayasofya’nın kubbesi çöker. Yalnız kiliseyi yapan mimarlar daha önceden ölmüşlerdir. Bunun üzerine kubbenin yeniden yapımını ölen mimarlardan birinin yeğeni olan başka bir mimara verirler. Yeniden bir kubbe yapılır fakat oda ağır yüke fazla dayanamayarak yıkılır. Bunun üzerine mimar eskisinden 7 metre daha yüksek ve kasnağında 40 penceresi olan daha gösterişli bir kubbe inşa eder. Kilisenin inşası sırasında diğer yerlerde de hasarlar oluştuğu için yapının yanlarında esnemeler meydana gelir. Bu esnemeleri engellemek için payanda yapılarak desteklenir. Fakat bir türlü sorunlar tam olarak giderilemez ve Ayasofya yıkılmanın eşiğine gelir. Bunun üzerine Osmanlının en ünlü mimarı Mimar Sinan’a yapıyı restore etmesi için başvurulur.

Ayasofya Cami, muhteşem mimarisiyle büyülüyor.
Ayasofya Cami, İmparator Kapısının Bulunduğu Alan

Ünlü Mimar ilk bakışta sorunun neden kaynaklandığını anlar. Daire şeklinde olması gereken kubbe ağır yükler nedeni ile silindir şeklini almış ve taşıyıcı kolonlar eğilmeye başlamıştır. Bunun üzerine Mimar Sinan kilisenin kuzey ve güney akslarını 8 payanda ile destekleyip silindir şeklindeki uçları sıkıştırarak dairesel şekli almasını sağlar. Bu sayede Ayasofya günümüze kadar yüzyıllardır dimdik ayakta kalır.

Enrico Dandolo

İstanbul, zamanın Konstantinopolisi, 1204 yılında 4. haçlı seferleri sırasında Latinler tarafından işgal edilir. Ordunun başında kör ve 93 yaşında olan Enrico Dandolo vardır. Kadın çocuk demeden şehirde kim varsa katledilir. Şehir yağmalanır ve yıkılır. Tabi bu durumdan Ayasofya’da nasibini alır. İçerisinde bulunan değerli eşyaları ve kutsal emanetleri çalarlar. Avrupa’nın en zengin şehri olan Konstantinopolisi viraneye çeviren ordunun başındaki isim Enrico Dandolo işgalin ilk yılında hastalığa yakalanır. Son isteği ise Ayasofya’ya gömülmektir ve isteği yerine getirilerek Ayasofya’nın içine gömülür.

Ayasofya’nın Cami Oluşu

İstanbul, 1261 yılında şehir Bizanslılar tarafından tekrar ele geçirilir. Bizans İmparatorluğunun sonu Osmanlının topraklara ayak basması ile sona erer. 23 yaşındaki Muhteşem lider Fatih Sultan Mehmet komutasındaki Osmanlı ordusu, tam 53 gün süren yoğun bir kuşatma sonucunda 29 mayıs 1453 ‘te İstanbul’u ele geçirir. Bu sefer Ayasofya’nın imparator kapısından tüm heybetiyle Fatih Sultan Mehmet içeri girer. Fethin sembolü ve Kılıç hakkından dolayı Ayasofya’nın Cami olmasını emreder. İlk Cuma namazını da burada kılar.

Osmanlı devleti zamanında Ayasofya, cami olarak kullanılmış. Cumhuriyetin ilanından sonrada bir süre cami olarak kullanılmaya devam etmiş.1931 yılında Amerikalı arkeologlar Ayasofya’daki eserlerin incelenmesi için izin alırlar ve araştırma başlar. Üzerleri sıvayla kapatılmış olan mozaikler gün yüzüne çıkarılır ve bu kadar önemli eserlere sahip yapının müze olması gerektiği belirtilir. Atatürk, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve 11 bakanın imzası ile Ayasofya’nın müze olmasına karar verilir. 1 şubat 1935 Ayasofya ibadete kapatılarak müzeye çevrilir.

İlerleyen yıllarda Ayasofya’nın bir bölümüTürk ve İslam ülkeleri devlet başkanlarının ibadet edebilmesi için Hünkar Kasr-ı adı verilen bir ibadethane olarak açılır fakat 2 ay sonra tadilat çalışması nedeni ile kapatılarak tam 11 yıl kapalı kalır. 10 şubat 1991 yılında Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek’in emri ile bu bölüm tekrar ibadete açılır. Ayasofya’nın diğer bölümleri müze olarak sergilenmeye devam eder. Bu önemli yapı Unesco Dünya Mirasları listesine dahil edilir.

2016 yılında Hünkar Kasr-ına imam atanır ve ilk bayram namazı kılınır. 2017 yılında Kadir Gecesi programı düzenlenerek Kuran-ı Kerim okunur. Program canlı olarak televizyonlardan yayınlanır.

Ayasofya'da ilk cuma namazı kılındı.
Ayasofya, cami olduktan sonra kılınan ilk cuma namazı

915 yıl kilise, 1453’ten 1934’te alınan kararla müze oluncaya kadar cami olarak kullanılan, 86 yıldır da müze olarak hizmet veren Ayasofya için beklenen gün gelir ve  24 Temmuz 2020 tarihinde kılınan Cuma namazı ile birlikte Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi ismiyle Tüm Müslüman aleminin ibadetine açılır.

Fatih Sultan Mehmet’in Ayasofya Vakfiyesi – Bedduası

Fatih Sultan Mehmet’in vakfettiği tüm varlıkların amacı dışında kullanılması halinde ettiği bir beddua metni bulunuyor.

Her kim benim bu mâbedimi camilikten çıkarıp başka bir şeye çevirirse; Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onun üzerine olsun! Onlar, hiç hafiflemeyen bir azâbın içinde kalsınlar! Öyle ki, yüzlerine bakan ve kendilerine şefaat eden hiç kimse bulunmasın!..

Hz. Muhammed (SAV)’in Tükürüğü Ayasofya’yı Koruyor

Peygamber Efendimiz’e (SAV) Miraç Gecesi göğe yükseltildiği zaman cennette Firdevs makamında büyük bir mabed gösteriliyor ve orada namaz kılmanın faziletleri anlatılıyor. Bu mabedin dünyadaki benzerinin Ayasofya olduğu söyleniyor.

Efendimiz Hz. Muhammed (SAV) İstanbul ile ilgili söylediği hadisi şerif:

”İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur.” 

Bir rivayete göre Ayasofya’nın kubbesi çöker. Bizanslılar her yolu denerler ama bir türlü kubbenin ayakta kalmasını başaramazlar. Peygamber efendimize (SAV) elçi gönderirler ve kubbenin yeniden yerine oturtulabilmesi için ne yapmaları gerektiğini sorarlar. Bunun üzerine Hz. Peygamber özel taşlar, kum ve bir de kap içinde kendi tükürüğünü gönderir. Bizanslılar tükürüğü harca katarlar ve kubbeye bir daha hiçbir şey olmaz. Günümüze kadar dimdik ayakta kalır.

Ayasofya Cami İçi

Ayasofya, camii olduktan sonra görkemli yapıya pek çok İslami motif eklenir. 4 minareli bir camiye dönüştürülen yapıda her biri ayrı zamanlarda yapılmış farklı minareler bulunuyor. Kırmızı minare ilk yapılan minaredir ve Fatih Sultan Mehmet zamanında yapılmış. Onun arkasındaki minare oğlu II. Bayezid zamanında ve diğer birbirine benzeyen iki minare ise sultan II. Selim ve III. Murat dönemlerinde yapılmış.

Sultan I. Mahmut döneminde Ayasofya Camine bir kütüphane yapılmış. Kütüphane kapısının tokmağına Allah’ın ismi olan Fettah yazı işlenmiş. Anlamı ise Allah’ın İlim kapılarını açan demek. Kanuni Sultan Süleyman Macaristan’dan iki dev boyutta kandil getirtir. Bu kandilleri mihrabın iki tarafında görmek mümkün.

Ayasofya Camii dev kandilleri.
Ayasofya Cami içerinde bulunan dev kandiller

Ayasofya Cami avlusuna yeni eklemeler yapılarak külliye ve medrese inşa edilmiş. Cami içerisinde dönemin ünlü hattatlarından Kazasker Mustafa İzzet Efendinin yazdığı ıhlamur ağacından yapılmış, altın yaldızla yazılmış 8 adet devasa levha bulunuyor. Allah’ın, Hz. Muhammedin, Dört halifenin ve Hz. Muhammedin torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in isimlerinin bulunduğu bu görkemli levhalar Ayasofya Caminin duvarlarını tüm heybetleriyle süslüyorlar.

Ayasofya Caminde dev boyutta levhalar bulunuyor.
Altın yaldızlarla işlenmiş Allah, Muhammed yazılı levhalar

Kubbeye ise Nur Suresinin 35. ayeti ” Allah Göklerin ve Yerin Nurudur” yazısı yine altın yaldızlarla hat sanatı ile işlenmiş.

Ayasofya Cami Sırları ve Gizemleri

Ayasofya yapılmaya başlanıldığı günden beri pek çok sırrı içerisinde barındırıyor. Her ne kadar gizemli pek çok olay gün yüzüne çıkarılsa da hala çözülemeyen bir dizine esrarengiz sır var. Bunlardan ilki Ayasofya’nın giriş kapıları. 3 giriş kapısı bulunuyor. Bunlardan en büyük olanı 7 metre uzunluğundaki İmparator Kapısı. İmparator ve yakınları kiliseye bu kapıdan girerlermiş. Rivayete göre bu kapının Hz. Nuh’un gemisinin tahtalarından inşa edildiği söylenir.

İmparator Kapısı, Ayasofya'nın en görkemli kapısı
İmparator Kapısı

Gizli Geçitler ve Tüneller

Osmanlı ordusu Ayasofya’ya girmeden önce rahipler kilisede saklı olan kutsal kaseyi alarak kilise sütunları arasına girerek kaybolurlar. Nasıl ve nereye gittikleri bir türlü bulunamaz. Akıllara tek bir yol gelir oda Ayasofya’nın altında bulunan gizli tüneller. Bu tüneller 70 metre derinliğinde sularla kaplıdır. Hatta kayıkla bile gezilebileceği söylenir. Ayasofya’da bulunan havalandırma boşluklarından birinden girildiğinde bahçeye çıkan tüneller takip edilerek 40 çeşme su yoluna çıktığı görülmüş. Mucizevi bir şekilde kayboldukları düşünülen rahiplerin aslında Ayasofya’nın altında yatan gizli geçitleri ve tünelleri kullanarak kaçtıkları büyük bir olasılık.

Henricus Dandolo’nun Mezarı

Henricus Dandolo’nun Mezarı, Ayasofya'da bulunuyor.
Henricus Dandolo’nun Mezarı

Osmanlılardan önce İstanbul’u ele geçiren 4. Haçlı ordusunun komutanı Henricus Dandolo’nun 800 yıllık şüpheli mezarı Cennet ve Cehennem Kapıları denilen mermer kapılardan girildiğinde bulunan alanda yer alıyor. Fakat mezarı ile ilgili sır perdesi hala aralanabilmiş değil. Bizans kaynaklarında Ayasofya, Bizanslılar tarafından tekrar ele geçirildiği zaman intikam için Dandolonun mezarının açılarak kemiklerinin Haliç’e atıldığı söyleniyor.

Osmanlı tarafından İstanbul’un feth edildiği gün mezar açılır fakat içi boştur. Sadece içerisinde bir miğfer bulunur. 1852 yılında Ayasofya’da restorasyon çalışmaları başlar. Mezar tekrar açılır. Fakat mezarın boş olduğuna dair bir rapor tutulmaz.

Sırlarla ve gizemlerle kaplı olan Dandalo’nun mezarı için günümüzde ise jeofizik mühendislerinin yaptıkları bazı çalışmalar bulunuyor. Jeo radar taraması yapılarak mezar üzerine jeo manyetik dalgalar veriliyor. Bu dalgalar eğer içeride bir cisim varsa çarparak geri dönüyor ve sinyaller oluşuyor. Bilgisayar sistemiyle bu sinyaller anlamlı resimlere dönüştürülüyor. Yani bir nevi röntgen filmi gibi. Sonuçlar oldukça şaşırtıcı. Henricus Dandolo’nun mezarında oturur şekilde bir ceset tespit ediliyor. Bire bir Dandalo’nun özellikleri ile de örtüşüyor. Hafif kambur olan Dandalonun çıkan resimlerde kamburu bariz belli. Bu da mezarın boş olduğu efsanesini boşa çıkarıyor.

Dilek Sütunu ( Ağlayan Sütun )

Dilek Sütunu, Ayasofya'nın en önemli simgelerinden biridir
Dilek Sütunu

Dilek Sütunu ile ilgili birkaç efsane var. Bunlardan ilki İmparator Iustinianus başı ağrıdığında bu sütuna dayanmış ve baş ağrısının geçtiğini fark etmiş. Halkta bu sütunun hastalıklara şifa verdiği inancına kapılmış. O günden günümüze kadar Ayasofya’yı ziyarete gelenler bu delikten parmaklarını sokup çevirerek hastalıklarının iyileşeceklerini düşünmüşler. Dilek Sütunundaki oyuğun içi ıslak. Bu sularında Hz. Meryem’in göz yaşları olduğuna inanılıyor.

Diğer bir efsaneye göre ise Ayasofya Cami olduktan sonra kılınacak ilk cuma namazı vakti kıblenin yönünün Kabe’ye dönük olmadığı fark edilir ve namaz kılınamaz. Bu sırada Hızır Aleyhisselamın geldiği ve Dilek Sütununa dayanarak kıblenin yönünü Kabe’ye çevirmeye çalıştığı söylenir. Halktan birinin bu durumu fark etmesi üzerine Hızır Aleyhisselamın kıbleyi çeviremeden gözlerden kaybolduğu söylenir.

Viking Yazısı

Viking Yazısı, Ayasofya Camiinin çözülemeyen sırlarından.
Viking Yazısı

Dandolonun mezarının bir kaç metre uzağında güney galerinin orta kısmında, 1100 yıllık bir viking yazısı göze çarpıyor. Mermer korkulukların üzerinde bulunan bu esrarengiz yazı runik alfabesi ile yazılmış. Çevirisine bakıldığında “Halvdan buradaydı.” yazısı ortaya çıkıyor. Efsaneye göre Lotufen takım adalarında yaşayan bir kabilenin İstanbul’a geldiği ve Ayasofya’ya uğradıkları söylenir. Kabilenin komutanı Halvdanın bu sütuna kendi ismini kazıdığı düşünülüyor.

Deisis Mozaiği

Deisis Mozaiği, Ayasofya Caminin duvarlarını süslüyor.
Deisis Mozaiği

Ayasofya’nın içinde altın, gümüş, pişmiş toprak ve renkli camlardan oluşan mozaikler bulunuyor. Deisis Mozaiği haçlı saldırıları sırasında yağmaya uğramış olan mozaiklerden biri.  Sağda Vaftizci Yahya, solda Hz. Meryem, ortada ise Hz. İsa’nın silüetleri bulunuyor. Hangi tarafta olursanız olun Hz. İsa’nın gözlerinin size baktığını fark edeceksiniz. Deisis Mozaiği maalesef bütün halde değil. Şehir saldırıya uğradığında altından yapılmış mozaiğin büyük bölümü yağmalanarak götürülmüş. Geriye kalan kısım ise fetihten sonra koruma altına alıp günümüze kadar ulaşmış.

Apsis Mozaiği

Apsis Mozaiğinde, Hz. Meryem ve çocuk İsa silüetleri bulunuyor.
Apsis Mozaiği

Apsisin yarım kubbesinde yer alan mozaik de değerli taşlarla süslenmiş taht üzerinde oturan Hz. Meryem figürü bulunuyor. Kucağında ise Hz. İsa çocuk şeklinde tasvir edilmiş. Namaz esnasında bu mozaik görüntüleri elektronik perde yöntemi ile kapatılıyor.

Serafim Melekleri

Kilisenin her bir köşesinde farklı mozaiklerle karşılaşmak mümkün. Bunların yanı sıra Ayasofya’nın kubbesinde bulunan melek tasvirleri de oldukça ilgi çekici. Ana kubbenin üzerinde 4 ayrı melek resmi var. 6 kanatları olan bu meleklere Serafim Melekleri deniliyor. Tanrının habercisi ve koruyucusu olduğuna inanılıyor.

Serafim Melekleri, Ayasofya Cami kubbesinde yer alıyor.
Serafim Melekleri

1847 yılında Gaspare Fossati Ayasofya’yı restore etmesi için görevlendirilir. 6 kanatlı Serafim Meleklerini incelerken doğu tarafındaki melek figürünün yüzünün sıva ile kapatılmış olduğunu görür. Fakat meleklerin yüzlerini açmaz. İnanışa göre bu melekler kıyametin habercisidir ve 4 meleğinde yüzlerinin açıldığı gün kıyamet kopacaktır.

Osmanlı İstanbul’u ele geçirdiğinde hiçbir ibadethaneye zarar vermemiş aksine değer vererek içerisinde bulunan emanetleri koruma altına almış. Ayasofya’da bulunan mozaiklerin üzerleri de ince bir sıva ile örtülerek hem resim olan yerde ibadet edilmez mantığıyla hem de emanetlere zarar gelmemesi için oldukça özen gösterilmiş.

Ayasofya Cami’ne Nasıl Gidilir?

 Fatih’te Sultanahmet bölgesinde yer alan Ayasofya Cami konumu itibari ile oldukça kolay bulunabilecek bir bölgede yer alıyor. Bu tarihi camiye ulaşmanın en kolay yolu tramvayı kullanmak. Sultanahmet durağında inerek kısa bir yürüyüşle camiye ulaşabilirsiniz.

Diğer bir seçenekte otobüsle gitmek. İstanbul’un pek çok yerinden Eminönü istikametine giden İETT otobüsleri bulunuyor. Bunlardan birine binerek Eminönü durağında inin. Buradan da tramvaya binerek kısa bir yolculuğun ardından Ayasofya Camine ulaşabilirsiniz.

  • Otobüs: EM2-44B-99-54E-66-35-90-91O-36KE-4A-36CE-47Ç-77Ç-336E-70FE-28-28T-30D-EM1-47-47E-33Y-92G-97A-94-33-33B-32
  • Metro: M1B, M2
  • Tren: Marmaray (Ataköy-Pendik), Marmaray (Halkalı-Gebze)
  • Tramvay: T1

Ayasofya Cami İletişim ve Adres Bilgileri

Adres: Sultan Ahmet, Ayasofya Meydanı No:1, 34122 Fatih/İstanbul, Turkey

Web Adresi: ayasofyacamii.gov.tr

Sultanahmet’te Gezilecek Yerler

Sultanahmete kadar gelmişken yakınlarda gezilecek pek çok tarihi mekan bulunuyor. Size tavsiyem gezinize altta listelediğim yerleri de ekleyerek daha keyifli hale getirebilirsiniz.

  • Sultanahmet Cami
  • Ayasofya Cami
  • Yerebatan Sarnıcı
  • İstanbul Arkeoloji Müzesi
  • Topkapı Sarayı
  • III. Ahmet Çeşmesi
  • Gülhane Parkı
  • Haseki Hamamı
  • Alman Çeşmesi
  • Yılanlı Sütun
  • Aya İrini Müzesi
  • III. Ahmet Çeşmesi
  • Arasta Çarşısı
  • Türk İslam Eserleri Müzesi
  • Soğukçeşme Sokağı
  • Cağaloğlu Hamamı
  • Örme Sütun

Selimiye Cami | Nerede, Nasıl Gidilir? Selimiye Cami Tarihi ve Özellikleri

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir