Mucur Yeraltı Şehri,Kırşehir’in Mucur ilçesinde yer alıyor. Küçük bir ilçede bulunmasına rağmen çoğu kişi tarafından bilinen bir yeraltı şehri. Bazı gezi turlarının listelerine ekledikleri özelliklede Kapadokya gezi turları içerisinde yer alması ile oldukça fazla ziyaretçinin uğrak yeri olan Mucur Yeraltı Şehri hakkında tüm merak edilenleri yazımda sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Şimdi gelin sadece kayalara oyulmuş bir gezi alanından ibaret olmayan önemli bir tarihi geçmişe ev sahipliği yapmış bu yeraltı şehrini ve yapılış amacına birlikte göz atalım.
İç Anadolu’nun ozanlar diyarı şirin Kırşehir. Neşet Ertaş, Muharrem Ertaş, Çekiç Ali, Şemsi Yastıman ve Aşık Said gibi pek çok saz ve söz üstadını yetiştirmiş bir şehir. Sanatın ve sanatçının baş üstünde tutulduğu şehir olan Kırşehir, geçmiş tarihi ile de oldukça önemli bir yere sahip. Pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış olmasının en büyük göstergelerinden biride geçmişten günümüze önemli bilgiler ve ip uçları taşıyan Mucur Yeraltı Şehri’dir. Kırşehir Müzesinebağlı bir ören yeri olarak hizmet veren Mucur Yeraltı Şehri ”I. derece sit alanı” olarak tescil edilmiş.
Mucur Yeraltı Şehri’nin odaları
Mucur Yeraltı Şehri Tarihi
Çoğu yeraltı şehirlerinde olduğu gibi aslında Mucur Yeraltı Şehrinin de yapılış amacı aynı. Korunmak ve barınmak. M.S. 2. yüzyılda Kapadokya bölgesinde Hristiyanlık büyük bir hızla yayılmaya başlar. Puta tapanlarla Hristiyanlar arasında büyük mücadeleler ortaya çıkar ve Hristiyanlar yoğun baskılara maruz kalırlar. Roma döneminde yaşanılan bu olaylarda Hristiyanlar bir kurtuluş yolu olarak bu yeraltı şehrini inşa ederler. Amaçları Putperestlerin yaptıkları baskılardan kurtulmak ve kendilerine barınacakları bir ortam hazırlamak. Bu yüzden bölgede kayalara oyularak yapılan çok sayıda yeraltı şehri inşa ederler. Özellikle Kapadokya bölgesinde 3. ve 4. yüzyıllara ait pek çok yeraltı şehrine rastlamak mümkün. Derinkuyu Yeraltı Şehribölgede bulunan en büyük yeraltı şehridir. Bu yeraltı şehirlerinden biride Kırşehir’de bulunan Mucur yeraltı şehridir.
Mucur Yeraltı Şehri’nin aydınlatılmış iç kısımları
Geçmiş tarihin en önemli özelliklerini ve izlerini taşıyan bu yeraltı şehri, volkanik tüflü yumuşak kayaların oyulması ile ortaya çıkmış. Yerden yaklaşık olarak 7-8 metre derinlikte bulunuyor. 42 odası bulunan yeraltı şehrinin her bir odasının kendine has özellikleri bulunuyor. Oda , salon ve odaları birbirine bağlayan koridorlardan oluşan yeraltı şehri’nde eğilerek ilerleyebileceğiniz dehlizler bulunuyor. Genellikle tüm odalarda yere gömülü şekilde bulunan erzak bölmeleri ve su depoları göze çarpıyor. Biraz ilerlediğinizde yuvarlak biçimde planlanmış odada bulunan çok sayıda nişin olduğunu göreceksiniz. Bu odanın o döneme ait bir ibadethaneye ait olduğu düşünülüyor. Bazı bölmeler ise küçük baş hayvanların barınabilecekleri şekilde ahır olarak tasarlanmış.
Mucur Yeraltı Şehri’nde kapıları kapatmakta kullanılan kayadan kapaklar.
2 kattan oluşan yeraltı şehrinin ana geçitlerini kapatabilmek için yapılmış büyük yuvarlak kapak taşları savunma kapılarının hemen yanında yer alıyor. Geçitlerde ilerlerken hala sızan suları görmek mümkün. Hatta bazı odalar sularla kaplı olduğu için girilemiyor. İçerideki suyun tahliyesini sağlamak amacıyla zemine çukur açılmış ve borularla sular dışarıya aktarılmaya çalışılıyor. Odalar ve koridorlar ziyaretçilerin rahat gezebilmeleri için lambalarla aydınlatılmış. Havalandırmayı sağlayabilmek için bazı yerlere gökyüzünün rahatlıkla görülebileceği şekilde havalandırma delikleri konulmuş. Oldukça geniş bir alana sahip olan yeraltı şehrinin bazı bölümleri kapalı olsa da uzunluğunun Kırşehir’de bulunan Aşıkpaşa Türbesine kadar uzandığı düşünülüyor.
Mucur Yeraltı Şehri Nerede?
Mucur Yeraltı Şehri, Kırşehir ilinin Mucur ilçesi sınırları içerisinde yer alıyor. Kırşehir’e 20 km mesafede yer alan Mucur, Ankara-Kayseri Karayolu güzergahı üzerinde bulunuyor. Küçük bir ilçe olmasından dolayı Hamidiye Mahallesi’nde bulunan yeraltı çarşısına ulaşım oldukça kolay.
Mucur Yeraltı Şehrine Nasıl Gidilir?
Öncelikle Kırşehir il merkezine ulaşmanız gerekiyor. Terminalden hareket eden şehirler arası otobüslere bindiğinizde sizi Mucur ilçesi şehir merkezinde bulunan terminale kadar ulaştıracaktır. Buradan da yürüyerek yeraltı şehrine kolaylıkla ulaşabilirsiniz. İsterseniz de Kırşehir merkezden hareket eden Has Hacıbektaş, Aktaş ve Mucur dolmuşlarına binerek yine Mucur terminaline, oradan da yeraltı şehrine ulaşabilirsiniz.
Mucur Yeraltı Şehri Ziyaret Saatleri 2023
YAZ DÖNEMİ
KIŞ DÖNEMİ
1 Ocak – 1 Ocak
1 Ocak – 1 Ocak
Açılış Saati: 10:00
Açılış Saati: 08:00
Kapanış Saati: 17:00
Kapanış Saati: 17:00
Kapalı Günler: Pazartesi, Cumartesi, Pazar
Mucur Yeraltı Şehri Giriş Ücreti 2023
Yeraltı şehrine giriş için herhangi bir ücret alınmıyor.
E-mail: kirsehirmuzesi@ktb.gov.tr
Tel 1: 0 386 213 33 91 Tel 2: 0 386 213 14 35
Civarda Gezilebilecek Yerler
Mucur’a kadar gelmişken 13 km uzaklıkta yer alan Seyfe Köyü sınırları içerisinde yer alan Seyfe Gölü Kuş Cennetini görmenizi tavsiye ederim. 21 km mesafede yer alan Kırşehir merkezde de çok sayıda tarihi ve doğal gezilecek alan mevcut. Şimdiden keyifli Gezmeler!
Kırşehir’de nerede ne yenir? merak ediyorsanız işte bu sayfa tam size göre. İç Anadolu Bölgesi‘nin güzide şehriKırşehir tarih kokan mimarisi ve yöresel mutfağıyla da dikkat çekiyor .Her zevke hitap eden salaş mekanların yanı sıra şık restoranlarıyla da şehir e değer katıyor. Lezzetli yemeklerin adresi olarak bilinen Kırşehir’de her damak tadına uygun yemek ve bu lezzetleri keyfini çıkarabileceğiniz mekanları bulmak mümkün. Bende Kırşehir’in En Beğenilen Restoranlarınısizler için listeledim.
Kırşehir’de Nerede Ne Yenir? En Beğenilen Restoranlar
1) İso Et Mangal
İso Et Mangal
Kırşehir merkeze 35 km uzaklıkta Kayseri, Ankara yolu üzerinde bulunan İso Et Mangal yeşilin ve doğanın bir arada bulunmasıyla sizi adeta cezbedecek . Kırşehir’de yemek yenilebilecek en güzelrestoranlardan bir tanesi. Kendinizi samimi ve içten bir ortamda bulacaksınız. Et ızgara çeşitleri, Mezeler, soğuk sıcak içeceklerin yanı sıra sunulan camız yoğurdu damağınızda hiç unutamayacağınız bir tat bırakıyor. Özellikle yumuşacık kuzu pirzolanın tadına bakmanızı kesinlikle tavsiye ederim. Çoğunluğunu kendi yetiştirdikleri doğal ürünler’ de satışa sunuluyor. Yazın ve Kışın misafirlerini hoş bir şekilde ağırlayabilecekleri açık ve kapalı mekanları bulunuyor. Siz yemeklerinizi keyifle yerken çocuklarınızın da eğlenceli vakit geçirebilecekleri oyun alanları da düşünülmüş. Hem keyif alıp hem de lezzetten ödün vermeyenlerdenseniz tam size göre bir mekan.
Adres: Kayseri-Ankara Karayolu 35.km Obruk Köyü Mucur/Kırşehir
Kırşehir’de Nerede Ne Yenir? En Beğenilen Restoranlar
2) Ağalar Konağı Kültür Evi
Ağalar Konağı Kültür Evi
Otantik ve nezih bir mekan. Buram buram kültür kokuyor. Kırşehir’e özgü yöresel birçok yemek çeşidi var. Özellikle akşam gittiğinizde içerisinde bulunduğunuz atmosfer sizi büyüleyebilir. Gelen misafirlerin rahatı için sağlanan konfor kayda değer. Mutlaka uğrayın derim.
Adres :Merkez ,Kayabaşı Mahallesi, Kadıhanı Caddesi No:41,Kırşehir Merkez
İçinizi ısıtacak sıcak bir çorba canınız istediyseHacıbey Çorbacısı günün her saatinde size hizmet sunuyor. Acıkanların ve bir tas sıcak çorbayla şifa arayanların uğrak yeri. Pide, lahmacun ve sulu yemekleriyle menü gayet zengin. Müşteri memnuniyeti ön planda tutulmuş.
Adres: Aşıkpaşa Mah. Ahmet Yesevi Bul. Dr İsmail Yağız Cad. Kırşehir /Merkez
Kırşehir’de Nerede Ne Yenir? En Beğenilen Restoranlar
4) Bolu Et Mangal
Bolu Et Mangal
Keyifli molalar için tercih edebileceğiniz Kırşehir– Ankara yolu üzerinde bulunan güzel bir mekan. Dilerseniz kahvaltı dilerseniz de bir akşam yemeği sofrası tercih edebilirsiniz. İskender, ızgara etler, şiş çeşitleri, pideler vs. ile geniş menüye sahip olan Bolu Et Mangal da hızlı ve kaliteli servis ön planda. Denemenizi tavsiye ederim.
Adres: Yenice mah. Atatürk cad. no: 84 Merkez Kırşehir
Kırşehir’de sıcak ev yemekleri denilince akla gelen ilk isimlerden. Özellikle gece çorba içmeyi sevenlerdenseniz tam size göre bir yer burası. Birbirinden lezzetli ev yemekleri ve özellikle şifa bulacağınız kelle paça çorbası içinizi ısıtacak. Ekonomik rakamlarla karnınızı doyurabileceğiniz salaş bir mekan.
Adres: Kuşdilli Mah. İsmet Paşa Cad. Demir Apartmanı Altı No:12 Merkez Kırşehir
İletişim: (0386) 214 23 47
Kırşehir’de Nerede Ne Yenir? En Beğenilen Restoranlar
6) Hacı Usta Kebap
Hacı Usta Kebap
Sizde Kırşehir’e gelip nerede ne yiyeceğinize karar veremediyseniz Hacı Usta Kebap sizin için güzel bir seçenek olabilir. Kebap, lahmacun, mezeler, salatalar, künefe ve daha birçok çeşidiyle hem gözünüze hem de midenize hitap etmekte. Lezzetinden memnun kalacağınız bir adres.
Adres: Kuşdilli Mah. Terme Cad. No:24 Merkez Kırşehir
Kırşehir’deEn Beğenilen Mekanlar arsında yer alan Aspava‘ nın konumu açısından işlek cadde üzerinde olması diğer mekanlara göre onu avantajlı hale getiriyor. Temizlik ve hijyene önem verilen bu mekanda pek çok yemek çeşidi bulunuyor .Lahmacun, et çeşitleri ,çorba ve tatlıların yanı sıra ikram edilen salata ve mezelerin sizi mutlu edeceğine eminim.
Adres: Kuşdilli Mah. Terme Cad.25/A Merkez Kırşehir
Kırşehir’de Nerede Ne Yenir? En Beğenilen Restoranlar
8) Milenyum Döner Salonu
Milenyum Döner Salonu
Kırşehir’e gelip de döner yemeden gitmek olur mu? Benimde dönerini çok beğenerek yediğim bu mekanda yıllar geçse de aynı tadı ve lezzeti hala bulabiliyorsunuz .Salaş mekanlardan biri. Personel hep güler yüzlü .Denemenizi kesinlikle tavsiye ediyorum.
Adres: Terme Cad. Türkmenoğlu Apt. 28/C Merkez/Kırşehir
Kırşehir’de Nerede Ne Yenir? En Beğenilen Restoranlar
9) Derya Kebap Refik Usta
Derya Kebap Refik Usta
Kırşehir’de Nerede Ne Yenir? sorusunun cevaplarından biride Derya Kebap Refik Usta‘nın mekanıdır . Kırşehir’in en eski dönercilerindendir. Lezzetli et döneriyle adeta yıllara meydan okumakta. Burasıyla ilgili olumlu yorumlar oldukça fazladır. Bazı yorumcular buradan döner yemeden döner yedik demeyin derler.
Adres: Kuşdilli, Yeni 1.Çarşı Sk. No 19 Merkez / Kırşehir
Aqua Vega Akvaryum, dünyanın farklı pek çok yerinde yaşayan deniz canlılarını bir arada görebileceğiniz dev bir akvaryum. Diğer bir ismi ile Nata Vega Akvaryum hakkında Aqua Vega Akvaryum nerede? Nasıl gidilir? Ziyaret saatleri, giriş ücreti ve iletişim bilgilerini detaylı bir şekilde paylaştığım yazımın geziniz sırasında size oldukça faydalı olacaktır.
Dünyanın en büyük tematik akvaryumları arasında gösterilenİstanbul Akvaryum ile ilgili yazımın dikkatinizi çekeceğini düşünüyorum.
Aqua Vega Akvaryum Hakkında Bilgi
Nata Vega Outlet Alışveriş Merkezi
Bu güzel akvaryum Ankara’nın Mamak ilçesinde Nata Vega Outlet Alışveriş Merkezi’nin 2. katında bulunuyor. Avrupa’nın ikinci, Türkiye’nin ise en büyük tünel akvaryumu unvanına sahip. İçerisinde 12.000 farklı deniz canlısına ev sahipliği yapan Aqua Vega Akvaryumun yapım aşaması tam 1 yıl sürmüş. 25 farklı bölümden oluşuyor. 6.000 metrekarelik geniş bir alan üzerine kurulmuş olan akvaryum, 98 metre tünel ve 4.5 Milyon litre su kapasitesine sahip.
Nata Vega Outlet Alışveriş Merkezi’nde rahatça alışveriş yaptıktan sonra Aqua Vega Akvaryumun olduğu bölümde ise ailenizle birlikte güzel vakitler geçirebileceğiniz bir alan oluşturulmuş. Özellikle çocuklarınızın eğlenirken bir yandan da yeraltı canlıları hakkında pek çok şey öğrenebilecekleri bir akvaryum. Oldukça ilgi gören bu akvaryum size de çok şey katacak.
Aqua Vega Akvaryum Nerede?
Adrenalin Dünyası
Adrenalin tutkunları bir hayli memnun edecek akvaryumun içerisinde birbirinden tehlikeli ve ürkütücü 250 farklı vahşi canlı bulunuyor. Dünyanın her bir köşesinden getirilmiş olan bu canlılar arasında bazıları var ki isimleri bile insanı korkutmaya yetiyor. Gila Canavarı, Kafesli Piton, Mojave Çıngıraklı Yılanı bunlardan sadece bir kaçı.
Boyu 30.5 cm olan dünyanın en büyük tarantula türü Goliath, Dünyanın en zehirli kara hayvanı Altın Ok Kurbağası ve dünyanın en büyük kırkayağı Avrupa Dev Kırkayağı, Aqua Vega Akvaryumu gezerken karşılaşacağınız sevimli canlılardan bazıları 😄
Balon Balığından tutunda Kırmızı Karınlı Pirana, Koi Balığı, Mavi Cerrah Balığı, Dev Ofroz, Altuni Sülin ve TimsahBalığına varana kadar belki de daha önce hiç görme imkanı bulamadığınız farklı deniz canlıları bu dev akvaryum içerisinde bulunuyorlar.
Aqua Vega Akvaryum Bölümleri
Köpek Balıkları Besleme Saati
Köpek Balığı
Akvaryumun içinde tehlikeli hayvanlar olurda hiç besleme saatleri olmaz mı 😀. Özel eğitimli dalgıçlar Çarşamba ve pazar günleri saat 14.00 – 15.00 arasında köpekbalıklarını besliyorlar. Sizde bir daha kolay kolay başka hiçbir yerde rastlayamayacağınız bu özel görüntülere şahitlik etmek istiyorsanız bu anları sakın kaçırmayın derim. Salı ve Perşembe günleri Vatozların, Cuma Cumartesi günleri Blacktip Shark beslemesine de tanıklık edebilirsiniz.
Koi Balıkları Dokunma Havuzu
Koi Balıkları
Koi Balığı akıntıların tersine yüzmesi ile bilinen bir balık türü. Oldukça sıcakkanlı olan Koi Balığı, iletişim bozukluğu yaşayan çocukların gelişimine yardımcı oluyor. Çocuklarınızla birlikte bu sevimli canlılara dokunabileceğiniz gibi isterseniz biberonla besleme seanslarına da katılabiliyorsunuz.
Tuz Mağarası
Tuz mağaralarının hikayeleri binlerce yıl öncesine dayanıyor. Eskiden astım , tansiyon ve psikolojik rahatsızlıkların tedavisinde kullanılan tuz odaları günümüzde de hastalara şifa olmaya devam ediyor. Çankırı da bulunan 5000 yıllık tuz mağarasından esinlenerek ortaya çıkmış olan Aqua Vega Akvaryum Tuz Mağarasını ziyaret edebilirsiniz.
Ayrıca akvaryum içerisinde özel günlerinizi ölümsüzleştirme imkanı da sunuluyor. Dalgıçların ”Benimle evlenir misin?” yazılı pankartlarıyla unutulmaz bir evlilik teklifi yada ” İyi ki doğdun!” yazan pankartla sevdiklerinize harika bir doğum günü sürprizi yapabilirsiniz. Organizasyon için en geç 1 hafta öncesinden yetkililerle iletişime geçmeniz yeterli olacaktır.
Aqua Vega hediyelik eşya dükkanı
Akvaryum çıkışında da hediyelik eşya mağazası bulunuyor. Aqua Vega Akvaryumu size hatırlatacak ve sevdiklerinize de güzel birer hediye götürebileceğiniz bir hoş bir yer.
Aqua Vega Akvaryum Giriş Ücreti 2023
Yetişkin
75 TL
Öğrenci
65 TL
Engelli Öğrenci
55 TL
Engelli Yetişkin
65 TL
0 – 3 Yaş
Ücretsiz
Aqua Vega Akvaryum Ziyaret Saatleri
Açılış Saati
Kapanış Saati
Hafta İçi
10:00
20:00
Hafta Sonu
11:00
21:00
Aqua Vega Akvaryuma Nasıl Gidilir?
Nata Vega Outlet Alışveriş Merkezinin içinde yer alan Aqua Vega Akvaryuma ulaşabilmek oldukça kolay. EGO 351, EGO 340, EGO 334, EGO 337 ve EGO 347 numaralı toplu taşıma araçlarını kullanarak ulaşabileceğiniz gibi kendi özel aracınızla KONUMbilgisini paylaştığım linki tıklayıp takip ederek de kolaylıkla ulaşabilirsiniz. Aracınızı alışveriş merkezine ait olan otoparka park edebilirsiniz.
Aqua Vega Akvaryum İletişim ve Adres Bilgileri
ADRES: Akşemsettin, Doğukent Bulvarı Nata Vega Outlet, 06480 Mamak/Ankara
Hattuşa, 450 yıl büyük bir imparatorluğa başkentlik yapmış antik şehir. Bazı yerler vardır ki doğal güzellikleri ile dikkat çeker. Hattuşa Antik Kenti de tarihi geçmişi ve kalıntıları ile Çorum’a akın akın ziyaretçi gelmesinin en büyük sebeplerinin başında geliyor. Sırf Hattuşa’yı duyup merak ederek gelenler o kadar fazla ki bunlardan biride biz olduk.
Hala o döneme ait kalıntıların çıkarıldıkları alanda duruyor olmaları ve tarihi buram buram hissedebilmemiz iyi ki gelmişiz dedirtti. Hem gezilecek alanı bulmak da oldukça kolay. Bunun için harita ve yol tarifi gibi gezinize yardımcı olabilecek gerekli her şeyi düşünmüşler. Şimdi de gelelim adım adım gezdiğimiz bu tarihi bölge hakkında tüm bildiklerimi sizlerle paylaşmaya.
Dünya’nın en eski tapınaklarından olan Göbeklitepe Tapınağıhakkındaki yazımında ilginizi çekeceğini düşünüyorum. Detaylı bilgi için linki tıklayın.
Hattuşa Antik Kenti | Çorum
Yüzyıllar boyunca Hitit Uygarlığının başkenti olan Hattuşa, Çorum’a bağlı Boğazkale ilçesinin 4 km doğusunda yer alıyor. Büyük Kale ( Kral Kalesi), Yazılıkaya, Aşağı Kent, Yukarı Kent gibi oldukça geniş bir alana yayılan Hattuşa,1986 yılında ”UNESCO Dünya Mirasları” listesine dahil edilmiş. 2001 yılında da ” Dünya İnsanlık Belleği” listesine alınmış.
Hattuşa Antik Kenti Tarihi
Hititler M.Ö 2000 yıllarında Anadolu’ya göç ederler ve kendilerine yeni yerleşim yeri kurarlar. Hattuşa’da Hitit Uygarlığının başkentidir. Kaniş /Kültepe Kralı Anitta, Hattuşa’da ganimetlerin olduğu düşüncesi ile şehri feth eder. Ancak işler düşündüğü gibi gitmez. Yerle bir ettiği şehrin altında hiçbir ganimet bulamaz. Bunun üzerine de tarımı tamamen bitirebilmek için her yere zarar verici bir ot tohumu ektirir.
Hırsını alamayan Anitta birde lanet yağdırdığı bir metin hazırlattırır. “Her Kim bundan sonra Hattuşa’da taş üstüne taş koyar ise, göklerin Fırtına Tanrısı’nın laneti onun üzerine olsun” der. Bu kadar kin dolu söylemlerin ardından kim derki bu lanetler okuduğu kişinin kendi torunu olacağı. Anitta’nın torunu Hattişili, Hitit devletini kurar ve Hatuşayı’da bu devletin başkenti yapar. Uzun yıllar başkent olarak kalmış olan Hattuşa, hala bilinemeyen nedenlerden dolayı terk edilir.
Bu medeniyet ile ilgili Tevrat, İncil, Babil, Mısır ve Asurluların yazıtlarında farklı isimlerle bahsedilmiş fakat hiç kimse kesin delillerle bunu ortaya çıkaramamış. Ta ki Fransız gezgin Charles Texier bu bölgeyi keşfedene kadar. Anadolu gezisine çıkan Charles Texier , Hattuşa şehrine ait kalıntılara rastlar. Durumun yetkililere bildirilmesi üzerine çevrede yapılan kazı çalışmaları ve incelemeleri sonucunda bölgenin Hattuşa Medeniyetine ait bir bölge olduğu anlaşılır.
Hattuşa Antik Kentinde Çıkarılan Kalıntılar
İlk Yazılı Barış Antlaşması’na ait kil tabletler
1893 yılında başlayan kazılar sırasında çok önemli kalıntılara rastlanır. Hitit İmparatorluğu ile Mısır İmparatorluğu arasında yapılan kardeşlik ve dostluk anlaşması olan Kadeş Barış Antlaşmasına ait tabletler bulunur. Bu antlaşma Kadeş Savaşı’ndan 15 yıl sonra imzalanmıştır. Bulunan bu tabletler, Dünya tarihinin metni ele geçmiş ilk yazılı antlaşmasıdır.Kil tabletler şu anda İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor. Yazılı metnin kopyası Newyork’da Birleşmiş Milletler Genel Kurul Binası önünde barışın sembolü olarak sergileniyor.
Önemli bir medeniyetin izlerini taşıyan Hattuşa Antik Kentinin bulunduğu alan pek çok bölüme ayrılıyor. Şimdide bu bölümleri hep beraber gezelim.
Hattuşa Şehri
Çorum’un Boğazkale ilçesine girişte karşımıza ilk çıkan Hattuşa’ya ait hediyelik eşya satan dükkan oluyor. Dükkandaki arkadaş bu bölge ile ilgili kısa bir bilgi verdikten sonra yol tarifi konusunda yardımcı oluyor. Hattuşa şehrine ait alana girişteki bulunan gişeden bilet almanız gerekiyor. Biz biraz erken saatlerde gittiğimiz için bilet gişesinin açılmasını beklemek zorunda kaldık. Siz saat 10:00 civarında giderseniz muhtemelen gişe açılmış olacaktır.
Hatta bu alanda kolayca gezebilmeniz için harita veriliyor. Haritada gezeceğiniz yerlerin güzergahı numaralarla belirtilmiş. Haritayı takip ederek istediğiniz bölgeye aracınızla gidebiliyorsunuz.
Hattuşa Yukarı Şehir
Eğimli bir arazi üzerine kurulu olan şehir, 1 km’lik alana yayılmış. Özellikle bu bölgede tapınaklar ve kutsal alanlar bulunuyor. Surlarla çevrili olan yukarı şehrin en yüksek noktasında Sfenksli Kapı ,Yerkapı, doğu ve batı girişinde de karşılıklı olarak Kral Kapısı ve Aslanlı Kapı yer alıyor.
Hattuşa Gizemli Yeşil Taş
Tapınakların bulunduğu alandaki Yeşil Taş
Tapınak alanının bulunduğu bölgenin tam ortasındaki yeşil taş en çok dikkat çekenler arasında yer alıyor. Çevredeki diğer taşlardan oldukça farklı duruyor. Büyük ve yeşil renge sahip olan taşın yüzey kısmı oldukça parlak ve pürüzsüz. Halk arasında dilek taşı olarak da anılan taşın üzerine elini koyarak dilekte bulunanların dileklerinin kabul edileceğine inanılıyor. Aslında hikayesi bizi biraz hayal kırıklığına uğrattı. Gerçekten de gizemli bir havası olan taşın aslında diğer taşlardan pek de farklı olmadığını öğreniyoruz. Çünkü bu taşlardan çevrede oldukça fazla bulunuyormuş. Tek farkı yeşil ve büyük olması. Ziyarete gelenler sürekli değdikleri için yüzey kısmı kayganlaşmış. Bu arada yeşil taşı görüp de üzerine oturup resim çektirmeyende yoktur. Sizde bir hatıra fotoğrafı istiyorsanız taşın üzeri en uygun yer😀
Hattuşa Büyükkale
Büyükkale’de bulunan tapınak alanları
Hattuşa Antik Kentinin olduğu alan Aşağı Şehir ve Yukarı Şehir olarak ayrılmış. Yukarı şehirde dört tane büyük tapınak bulunuyor. Bunlardan en önemlisi Büyük Tapınak. Kral’ın ikametgahının burada olması ve şehri bu bölümde yönetmiş olması Büyükkale’nin bu denli önemli olma sebeplerinden biridir. Ayrıca diğer tapınaklardan daha eski ve görkemli bir yapıya sahiptir.
Hattuşa Aslanlı Kapı
Aslanlı Kapı
Aslanlı Kapı güney surunun iki kapısından biridir. Bütün ihtişamlarıyla kükrer şekilde duran aslanlar o dönemlerde gücün ve korumanın sembolü olarak yapılmış. Hitit Medeniyetinde oldukça önemli bir yere sahip olan aslan figürleri kral saraylarının kapılarında ve tapınak girişlerinde kullanılmış. Şu anda ziyaret ettiğinizde görmüş olduğunuz aslanlar Hitit döneminde yapılmış eserler değiller. Tarihi eserlerin zarar görmemesi açısından birebir aynıları yapılmış gerçekleri ile yer değiştirilmiş. Orjinalleri ise Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergileniyor.
Hattuşa Kral Kapısı
Hattuşa Antik Kenti Kral Kapısı
Aslanlı Kapı’nın eşidir. Dizayn şekli ve büyüklüğü ile Aslanlı Kapıyla birebir aynıdır. Bir savaşçı figürü yapılmış kabartmanın elinde bir balta bulunuyor. Üzerinde kısa etek, uzun saçları ile oldukça dikkat çekici duran Kral Kapısı kabartmalarının başında bulunan miğferindeki boynuzlar tanrıyı simgelediğinden bu kabartmanın bir tanrıya ait olduğu düşünülüyor.
Hattuşa Sfenksli Kapı
Hattuşa Antik Kenti Sfenksli Kapı
Sfenksli Kapı, şehrin en yüksek yerinde ve tam ortasında bulunuyor. Şehrin giriş kapılarında toplam 4 adet sfenks bulunuyor. Şekil itibari ile bir hayli ilginç olan eserlerin baş kısımları insan, gövde kısımları aslan, kanatları da kartala benzetilerek tasvir edilmiş. Bu 4 Sfenksten sadece 2 tanesi günümüze kadar ulaşmayı başarabilmiş. Başta İstanbul Arkeoloji Müzesinde sergilenen eserler 2011 yılında Hattuşa Antik Kentine getirilmiş.
Hattuşa Tüneli
Hattuşa Antik Kentinde Yığma taşlardan yapılmış tünel
Yerkapı ve Sfenksli kapının tam orta kısmında yer alan bölgede 71 metre uzunluğunda bir yer altı tüneli bulunuyor. Çeşitli törenlerin geçiş alanı olarak kullanılan tünelin yapım zamanı 3500 yıl öncesine dayanıyor. Aynı zamanda Hattuşa’nın giriş kapılarından biridir. Şehre yapılan saldırılar sırasında dışarı ile teması sağlamak için yığma taşlarla örülmüş.
Hattuşa Aşağı Şehir
Aşağı Şehir bölümünde büyük bir tapınak bulunuyor. Şehrin önemli su depoları da burada yer alıyor. İlk kanalizasyon sistemi ve yiyeceklerin depolandığı silolar bu alana yerleştirilmiş.
Hattuşa Antik Kentinde Yiyeceklerin saklandığı küpler
Hititler Anadolu’da yaşanan kuraklık nedeni ile çok fazla gıda sıkıntısı çekmişler. Mısır İmparatorluğundan buğday yardımı istemişler ve gelen gemiler dolusu buğdayı yer altında açtıkları depo odalarına küplerle yerleştirmişler. Bu sayede uzun yıllar yiyeceklerine bir zarar gelmeden saklayabilmişler. Arkeolojik kazılar sırasında ortaya çıkarılan yiyecek küplerinin içlerinde hala o dönemlerden kalma kömürleşmiş tahıllar ( buğday, arpa, yulaf) ve yaban ot tohumları bulunmuş.
”Yazılıkaya” İlk Açık Hava Tapınağı
Hattuşa Antik Kenti Açık Hava Müzesi
Aşağı Şehir’e 1,5 km mesafede bulunan Yazılıkaya Açık Hava Tapınağı, Hattuşa Antik Kenti’nin en etkileyici yeri diyebilirim. Etraftaki kayalarda birbirinden ilginç kabartmalar bulunuyor. Buradaki kayalıklar oyularak tanrılar resmedilmiş. Duvarlarda 90 dan fazla tanrının ve hayvanın kabartmaları bulunuyor.
Tanrı ve hayvan kabartmaları bulunan duvarlar
Açık Hava Tapınağı 2 bölümden oluşuyor. İlk bölüm bayram kutlamalarının ve törenlerinin yapıldığı alandır. Diğer bölüm ise daha çok öldükten sonra yapılan törenler için kullanılmış.
Bayram törenlerinin düzenlendiği alanda bulunan resimlerde baş tanrı Teşup ve ailesi görülüyor. Teşup’un iki tanrının üzerine basmış olarak yapılmış resmi ile onun en büyük tanrı olduğu simgelenmeye çalışılmış. Ölümden sonra kullanılan diğer bölümde ise 12 yeraltı tanrısı ve Kral IV. Tuthaliya’nın büyük boyutlardaki kabartmaları bulunuyor.
Hattuşa Antik Kenti tapınak duvarlarındaki tanrı kabartmaları
Kayalarda bulunan 3 tane oyuk alan dikkatimizi çekiyor. Araştırmacılara göre, Hititlerin ölülerini yakarak küllerini bu oyuklarda bulunan kaplar içerisinde sakladıkları düşünülüyor.
Boğazköy Müzesi
Boğa başlıklı su testisiSfenksli Kapı’nın orjinalleriKil Yazı Tabletleri
Hattuşa bölgesinde yapılan kazılarda çıkarılan tüm eserlerBoğazköy Müzesi’ndesergileniyor. Yazılı tabletler, kap kacaklar, mühür baskıları ve daha pek çok önemli eser bulunuyor. Aynı zamanda 1907 yılında restorasyon nedeni ile Almanya’ya götürülerek Berlin Pergamom Müzesinde uzun süre sergilenen Sfenkslerden bir tanesi uzun uğraşlar sonucunda iade alınmış ve şimdilerde ait olduğu yer olan Boğazköy Müzesinde sergileniyor.
Boğazköy Müzesi Giriş Saatleri
YAZ DÖNEMİ
KIŞ DÖNEMİ
1 Nisan – 1 Ekim
1 Ekim – 1 Nisan
Açılış Saati: 10:00
Açılış Saati: 08:00
Kapanış Saati: 19:00
Kapanış Saati: 17:00
Boğazköy Müzesi her gün ziyarete açık.
Boğazköy Müzesi 2023 Giriş Ücreti
Müzenin güncel giriş ücreti kişi başı 30 TL‘dir.
İletişim: 03644522006
Hattuşa Nerede?
Hattuşa’ya Nasıl Gidilir?
Hattuşa Antik Kenti, Çorum’a bağlı Boğazkale ilçesinde yer alıyor. Çorum il merkezine 82 km ve Boğazkale ilçesine de yaklaşık olarak 2 km mesafede bulunuyor. Özel aracınızla Çorum’dan D795 yolunu kullanarak Boğazköy’e ulaşırsınız. Oradan da Hisar mahallesi konumunu takip ederek Hattuşa Antik Kentine ulaşmış olursunuz.
Çorum kent merkezinden Boğazkale’ye giden servisleri kullanarak az önce bahsettiğim güzergahı takip ederek ulaşabilirsiniz.
Alanın oldukça geniş olmasından dolayı size tavsiyem özel aracınızla gelmeniz. Çünkü alanı gezmeniz hem daha kolay olacak hem de bu sayede kısa zamanda daha fazla yer gezme imkanı bulacaksınız. Lebbebisi ile ünlü Çorum bu tarihi alanı ile de Dünya’nın her yerinden bölgeyi gezmeye gelen ziyaretçilerle doluyor. Sizde eğer tarihe merakınız ve ilginiz varsa Hattuşa Antik kenti tam size göre bir yer. Çorum gezinizde bu özel bölgeye mutlaka yer vermenizi tavsiye ederim.
Mevlana Türbesi ile ilgili edindiğim bilgileri ve gördüklerimi paylaşmadan önce şunu belirtmeliyim ki manevi huzuru ve insan olmanın asıl gayesini öğrendiğiniz bir ziyaret mekanı burası. Dünyevi arzuların ve isteklerin bir kenara bırakılıp iç huzuru damarlarınıza kadar hissedeceğiniz ”Mevlana Türbesi” ziyaretiniz emin olun size pek çok şey katacak. Özelliklede türbenin içerisinde bulunan mezarların ve eserlerin yanı sıra Mevlana Celaleddin Rumi‘nin hayatı ile ilgili edineceğiniz bilgiler inanın insanı çok fazla etkiliyor. Gelin şimdi hep beraber hakikatin birliğini aşkla inşa etmek isteyen Hz. Mevlana ve Mevlana Türbesini tanıyalım.
Bu güzel mekanı ziyaret ettikten sonra Konya’da bulunan tarihi 5000 yıl öncesine dayanan Sille Köyü‘nü de gezmenizi tavsiye ederim. Sille köyü ile ilgili detaylı bilgileri yazıyı tıklayarak edinebilirsiniz.
Mevlana Türbesi (Müzesi) – Konya
”NE OLURSAN OL YİNE GEL”
Anlamı oldukça derin olan sözleri duymayanımız yoktur. Konya denilince ilk akla gelen Hz. Mevlana, Mevlana denilince de kulaklarımızın aşina olduğu ve mutlaka bir yerlerden duyduğumuz bu anlamlı sözler gelir aklımıza. ”Ne Olursan Ol Yine Gel ” sözleriyle, haramdan dön gel, yanlıştan dön gel, bin kere harama düşmüş ve tövbeni bozmuş olsan da gel, ne olursan nerede olursan ol yine gel der Mevlana.
Her din, dil ve ırktan insana gel çağrısında bulunarak farklılıkları ortadan kaldıran bir mutasavvıf olan gönül dostu, ”Bizim dergahımız ümitsizlik dergahı değildir” diyerek herkese kucak açar. Hz. Mevlana hoş görünün ve alçak gönüllülüğün simgesidir.
Mevlana Türbesi’nin dış görüntüsü
MEVLANA’NIN YEDİ ÖĞÜDÜ
Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.
Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.
Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.
Hoşgörülükte deniz gibi ol.
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.
Hz. Mevlana’nın Hayatı
Hz. Mevlana’nın Hayatı
Hz. Mevlana 30 Eylül 1207 yılında Horosan’ın Belhşehrinde dünyaya gelir. Asıl Adı Muhammed Celaleddin olan Mevlana Hazretleri’nin babası Sultan-ül Ulema (alimlerin sultanı) olarak bilinen Bahaeddin Veled, annesi ise Belh Emiri’nin kızı Mümine Hatun‘dur.
Hz. Mevlana 4-5 yaşlarında iken Belh şehrine yapılan Moğol istilalarından dolayı ailesi göç etme kararı alır. Bunun üzerine anne, babası ve aile yakınları ile birlikte yola koyularak Mekke, Medine’ye uğrayıp hac görevlerini yerine getirirler. Babası Bahaeddin Veled bize Anadolu toprakları işaret edildi der ve Anadolu’ya doğru yola koyulurlar. Yol üzerinde bir çok şehirde konakladıktan sonra 1222 yılında Karaman’a gelirler ve tam 7 sene boyunca kalırlar. Bu kaldıkları dönemde annesi Mümine hanım vefat eder. Kabri Karaman’a defnedilir.
Hz. Mevlana’nın Evliliği
1225 yılında Şerefeddin Lala’nın kızı Gevher Hatun ile dünya evine giren Hz. Mevlana’nın bu evlilikten Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi adında iki oğlu olur. Yıllar sonra vefat eden Gevher Hatun ardındanKerraadında dul bir hanımla evlenir. Kerra Hatun’un bir çocuğu vardır. Bu evlilikten de Muzaffereddin, Emir Âlim Çelebi ve Melike Hatun isminde üç çocuğu dünyaya gelir.
Hz. Mevlana’nın Konya’ya Gelişi
O dönem Konya, Selçuklu Devleti’nin başkentidir ve 211 yıl boyunca da başkent olarak kalır. Selçuklu devletinin başında Sultan Alaeddin Keykubat vardır. Hz. Mevlana ve ailesini Konya’ya davet eder. Bu daveti geri çevirmezler ve 3 mayıs 1229 yılında Konya’ya gelirler.
Eskiden gül bahçesi olan alan
Sultan Alaeddin Keykubat için bu aile oldukça değerlidir. O yüzden Saray’ın gül bahçesinihediye eder. Şu anki Mevlana Türbesi’nin bulunduğu alan o zamanlar Saray’ın gül bahçesidir. Hediye edilen bahçe o günden sonra tüm Mevlevi dergahlarının merkezi olur. Mevlana Türbesi’nin yanında olan Selçuklu dönemi eserlerinden İplikci Cami‘ni medrese, ilim irfan merkezi olarak kullanırlar. Vaazlarını ve sohbetlerini burada verirler.
12 Ocak 1231 yılında Hz. Mevlana’nın babası Sultanü’l Ulema Bahaeddin Veled vefat eder. Kabri gül bahçesinin içerisine defnedilir ve buraya defnedilen ilk mezardır. Dönemin ileri gelenleri Hz. Mevlana’ya kabrin üzerine bir kubbe yaptırmak istediklerini söylerler. Fakat Hz. Mevlana ”Gök kubbeden daha güzel bir kubbemi vardır?” diyerek teklifi reddeder.
Kubbe-i Hadra ( Yeşil Kubbe)
Kubbe-i Hadra ( Yeşil Kubbe)
Hakikatin birliğini aşkla inşa eden Hz.Mevlana17 Aralık 1273 yılında çok sevdiği rabbine kavuşur. Vefatının ardından babasının baş ucuna defnedilir. Sevenlerinin istekleri üzerine oğlu Sultan Veled, Hz. Mevlana’nın mezarının üzerine kubbe yaptırılmasına izin verir. Aradan geçen 1 yılın sonunda ”Kubbe’i Hadra” yeşil kubbe inşa edilir. Kubbenin etrafında oldukça gösterişli olan çini işlemelerinde Ayetel Kürsi yazılıdır. Kubbenin tepesinde ters hilal içerisinde bir Mevlevi şapkası vardır. Burasının bir Mevlevi Dergahı olduğunun göstergesidir. Bu kubbenin yapımından sonra Mevlana Türbesi’nin bulunduğu alandaki yapılar zamanla tek tek eklenerek şu anki gördüğümüz alan, odalar ve bölümler oluşmuş.
Mevlevi Dergahı ve türbesi, 1926 yılında ”Konya Asar-ı Atike Müzesi” adı ile müze olarak hizmete açılmış. 1954 yılında da adı ”Mevlana Müzesi” olarak değiştirilmiş. Türbe, Konya’nın merkez Karatay ilçesinde bulunuyor.
Mevlana Türbesi Giriş Kapıları – Huzura Açılan Kapılar
Türbeye Açılan Kapılar
Mevlana Türbesine gidilen avluda 4 tane kapı bulunuyor.
Çelebiyan Kapısı: Çelebilerin ikamet ettikleri mahallelere açılan kapıdır ve sadece çelebiler tarafından kullanılır. Kapı’nın üzerinde Sultan II. Mahmud’un tuğrası yer alıyor.
Küstahan Kapısı: Gül bahçesine açılan kapıdır. Küskünler kapısı olarak bilinen kapı dergah’a kabul edilmeyenlerin çıkarıldığı kapıdır.
Dervişhan Kapısı ( Cümle Kapısı) : Dergahın ana giriş kapısıdır. Mevlevi dervişlerinin kullandığı kapıdır.
Hamuşan Kapısı: Suskunlar kapısıdır. Üçler mezarlığına bakar. II. Mahmud tarafından yaptırılmıştır.
Ruhlar Bahçesi adı verilen dergahın avlusuna girdiğinizde karşınıza Selsebil Çeşmesi ve Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim döneminde yapılan bir şadırvan çıkıyor. Selsebil Çeşmesi’nin üzerindeki farklı işlemelere sahip olan şapka bölümü bir Roma lahidin’e ait. Mutfağın hemen önünde Aslan ağızlı bir mermer oluktan su akan Şeb-i Arus çeşmesi yer alıyor. ”Benim ölüm günüm düğün gecemdir” diyen Hz Mevlana’nın ölüm yıldönümü törenleri burada yapılır. Bahçede Mevlevilere ve neyzenlere ait mezarlar bulunuyor.
Mevlevilere ve Neyzenlere ait mezarlar
Mevlana Türbesi’nin İçi
Tilavet Odası
Tilavet, Kuran-ı Kerim’i sesli ve makamına uygun bir şekilde okumaya denir. Müze, dergah olduğu dönemlerde avlunun karşısında bulunan bu odada kesintisiz bir şekilde Kuran-ı Kerim okunduğu için Tilavet Odası adı verilmiş. Daha sonraları da oda eski eserlerin sergilendiği bir müzeye dönüştürülmüş. Mevlana Türbesi içindeki bu bölümde hat yazıları sergileniyor ve oda da oldukça önemli eserler yer alıyor.
Ihlamur ağacından yapılan Kabe resmi
Peygamber efendimizin Hile-i Şerifi’nin bulunduğu levhada Kalem Suresi işlenmiş. Yeser-i Zade’nin söylediği sözlerin işlendiği diğer bir levhada da ”Burası aşıkların Kabe’si oldu. Buraya eksik gelen tamamlanmış olarak gider” yazılıdır. Yukarıdaki resimde görmüş olduğunuz ıhlamur ağacından işlenerek yapılan Kabe resmi de oldukça dikkat çekiyor.
Huzur-i Pir – Mezar Odası
Bu oda da Hz. Mevlana’nın, ailesinin, mevlevi büyüklerinin ve Horosan Erleri‘nin mezarları bulunuyor. Metal parmaklıklarla ayrılan bölüm Huzur-i Pir odasının en önemli bölümüdür. ”Kutupların Kubbeleri” denilen bu oda da Mevlana’nın babası Bahaeddin Veled, eşi Kerra hatun, kızı Melike Hatun, soyundan gelenler ve Mevlevilikte hizmet görmüş velilerin kabirleri bulunuyor.
Hz. Mevlana’nın mezarının olduğu odaya açılan kapı
Huzur-i Pir odasında bulunan çift başlıklı sanduka sizi biraz şaşırtabilir. Babası Bahaeddin Veled’in başucuna defnedilen Hz. Mevlana’nın hemen yanında büyük oğlu Sultan Veled’in mezarı bulunuyor. Bu yüzdende baş kısmında çift başlık bulunuyor. Üzerinde bulunan mermerden sanduka Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılmış. Onunda üzerinde II. Abdülhamit tarafından hediye edilmiş puşide ismi verilen örtü bulunuyor. Gül ve lale motiflerinin bulunduğu örtüde Ayetel Kürsi, Fatiha Suresi ve bazı ayetler yazılıdır.
Hz. Mevlana’nın Kabri
Mevlana Türbesi’nin Sırrı
Yıllardır halk arasında söylenen bazı söylentilerde Hz. Mevlana defnedilirken babasının mezarının oğluna olan saygısından dolayı ayağa kalktığı sözü dolanır durur. 25 yıl Mevlana Müzesi’nde müdürlük yaptıktan sonra emekli olan Erdoğan Erol, bütün bu söylentilerin doğru olmadığını belirtir. Kulaktan kulağa söylenerek çoğalan söylentinin aslına gelecek olursak;
Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Keyhüsrev, Hz. Mevlana’nın vefatının ardından mezarının üzerine konulması için ceviz ağacından yapılmış bir sanduka yaptırır. Yalnız normal sanduka ölçülerinden bir hayli büyük ölçülere sahiptir. Hz. Mevlana’nın oğlu Sultan Veled vefat edince babasının yanına defnedilir. İki mezarın başında tek sanduka olamayacağı için dönemin padişahı Kanuni Sultan Süleyman, Mevlana’nın üzerindeki sandukayı kaldırtarak, babasının mezarının üzerine koydurur. Hz. Mevlana ve oğlu içinde yeni birer sanduka yaptırır. Bahaeddin Veled’in Horosan Çamurundan yapılmış olan sandukasının üzerine başka bir sanduka daha eklenince oldukça yüksek bir hale gelmiş. Bu yüzden de bu tür söylentiler ortaya çıkmış.
Sema Odası
Huzur_i Pir odasından geçilerek Semahane’nin olduğu alana çıkılıyor. II. Abdülhamit tarafından inşa edilen bölüm sema yapılan alandır. 2 kat dan oluşuyor. Üst kat hanımların sema gösterilerini izlemeleri ve mesnevi sohbetlerini dinlemeleri için ayrılmış. Alt kat ise müzik aletleri çalanlar ve semazenler için ayrılmış. Müzeye dönüştürüldükten sonra alt kat da Peygamber efendimizin sakalı şerifi, Hz. Mevlana yakınlarına ait değerli eşyalar, yazma eserler, müzik aletleri gibi o döneme ait pek çok değerli eşya sergileniyor.
Beş Büyük Eser
Hz. Mevlana’nın kıyafetlerinin de sergilendiği alanda kendisine ait beş değerli eser bulunuyor. Fikirleri, düşünceleri ve bütün şiirlerinin toplandığı Divan-ı Kebir kitabı içlerinden en büyüğüdür. Özellikle eserler içerisinden yaprakları siyah renk olanKuran-ı Kerim mutlaka dikkatinizi çekecektir. 19.yy ait altın yaldızlarla işlenmiş olan Kuran-ı Kerim karanlıkta ve ay ışığında rahatlıkla okunabilme özelliğine sahip.
Sema Nedir? Nasıl Yapılır?
Sema sembolik olarak kainatın oluşumunu, insanın alemde dirilişini, kul olduğunu idrak edip Rabbine teslimiyetini simgeler. Hz. Mevlana hayattaki her şeyin bir döngü içerisinde olduğunu, Dünyanın kendi etrafında dönmesini, Güneşin Dünya etrafında dönmesini, gezegenlerin kendileri etrafında dönmelerini ve kainattaki canlı cansız tüm varlıkların dönerek Allah’ı zikrettiklerini düşünür.
Bir gün Hz. Mevlana, Selahaddin Zerkubi’nin sarraf dükkanının önünden geçerken çırakların altınları dövme sesleri ile aşka gelir ve Allah, Allah diyerek dönmeye başlar. İlerlemiş yaşına rağmen Selahaddin Zerkubi de eşlik ederek döner ve çıraklarına altınları dövmeye devam etmelerini söyler. Ziyan olmaları önemli değil yeter ki Mevlana Hazretleri aşk ile dönsün der.
Sema Gösterileri
Günümüzde semazenler Hz. Mevlana’nın bu dönüşünü devam ettirirler. Sema törenleri Mevlevi müziği ile yapılır. Sema’nın yapıldığı alanın yuvarlak olması Dünya’ya, Postnişin Güneşe, semazen başı Ay’a ve semazenler de Gezegenlere benzetilir. Böylelikle Sema’nın Güneş’i sembolize ettiği düşünülür.
Semazenler dönerken sağ elleri yukarıya semaya açık, sol elleri ise yere doğru bakar. Bunun nedenini ise Hz. Mevlana şöyle açıklar. ”Bizler birer aracıyız. Hak’tan alır, halka veririz” der. Semazenin elbisesi kefeni, başındaki şapkası mezar taşını ve üzerindeki siyah hırka ise mezarı simgeler. Sema sırasında dönüşlerde sol ayak sabit olup sadece sağ ayağın yaptığı çark ile dönülür. Semayı yapan kişi bütün dünyevi isteklerini, nefsini ve arzularını bir kenara koyarak döner. Tek amacı Rabbine kavuşmaktır.
Mutfak Bölümü
Yer sofrasında oturan dervişler
Dergahın yemeklerinin piştiği bu bölümde sadece yemek değil insanda pişer ve olgunlaşırmış. Büyük kazanlarda pişirilen yemekler gelen misafirlere ikram edilerek en iyi şekilde ağırlanmaya çalışılırmış. Odanın bir bölümünde semazenler ve yer sofrasında yemek yiyen dervişleri görürsünüz. Ateşbaz Veli yemekhanenin baş aşçısıdır ve türbesi bulunuyor. Meram SSK hastanesinin arkasında bulunan türbe Dünya’da ilk defa bir aşçıya yapılmış türbedir. Bu bölümde suyun olması ve suyu ısıtacak yerin bulunmasından dolayı gasilhane olarak da kullanılmış.
Nevniyaz Makamı
Bu bölüm Mevleviliğe yeni girmek isteyenler için ayrılmış küçük bir alan. Saka postu serili olan alanda kabul edilmeyi bekleyen kişi dizlerinin üzerinde üç gün boyunca bekletilir. Sabırla bekleyip ibadetini yerine getirir ve Mevleviliğe layık olduğu kanaat edilirse aşağıda bulunan ayakkabısı içe doğru çevriliyor. Bu Mevleviliğe kabul edildiğini gösterir. Kabul edilmeyenlerin ayakkabıları da ters çevrilir ve Küstehan yani Küsmüşler Kapısından çıkarılır.
Mevlana Türbesi Nerede?
Mevlana Türbesi’ne Nasıl Gidilir?
Özel Araçla; Konya şehir merkezine geldiğiniz zaman burada bulunan Mevlana Türbesi tabelalarını takip ederek kolaylıkla ulaşabilirsiniz.
Otogardan Ulaşım; Otogara 100 metre mesafede bulunan çarşı yönüne giden tramvaya binerek, Alaeddin Durağında inin. Şehir merkezinde bulunan duraktan yaklaşık 5 dakikalık kısa bir yürüyüşün ardından Mevlana Türbesine ulaşırsınız.
Dolmuşla ulaşım; Otogarın önünden geçen, çarşı yönüne doğru giden dolmuşlara bindiğinizde sizi Mevlana Türbesinin çok yakın bir mesafesine kadar götürür.
Havalimanı ile ulaşım; Havalimanından kalkan Havaş otobüslerine bindiğinizde sizi Alaeddin Durağına götürür. Burada inerek kısa bir yürüyüşün ardından türbeye ulaşabilirsiniz.
Mevlana Türbesi Ziyaret Saatleri 2023
YAZ DÖNEMİ
KIŞ DÖNEMİ
1 Nisan – 1 Kasım
1 Kasım – 1 Nisan
Açılış Saati: 09.00
Açılış Saati: 10:00
Kapanış Saati: 19.00
Kapanış Saati: 16:30
Mevlana Türbesi Ziyaret Günleri 2023
Türbe ve Müze bölümü her gün açık.
İletişim: (0332) 351 12 15
Mevlana Türbesi Giriş Ücreti 2023
2014 yılında Mevlana’yı anma etkinliklerinde alınan karar ile Mevlana Müzesi’ne girişler ücretsiz yapılmıştır.
Mevlana Türbesi (Müzesi) İletişim & Adres Bilgileri
Mevlana Türbesi, Konya’nın ziyaret edilecek en önemli ve maneviyatı yüksek yeri diyebilirim. Bir çok defa türbeyi ziyaret etme fırsatı bulmama rağmen emin olun insan o manevi huzura doyamıyor ve bir daha gitmek istiyor. Siz siz olun Konya’ya gelmişken yaşamını ”Hamdım, piştim, yandım” sözleriyle özetleyen Allah dostunun mekanını es geçmeyin. Hatta sırf Hz. Mevlana’nın türbesini ziyaret etmek için bile Konya gezisi planlayabilirsiniz. Sizlere Mevlana Hazretlerinin güzel bir öğüdüyle veda etmek istiyorum.
Sille Köyü, hakkındaki yazıma başlamadan önce şunu belirtmeliyim ki bu tarihi köy oldukça meşhur bir köy. Konya denilince MevlanaTürbesi‘nden ‘dan sonra ilk akla gelen yerlerden biri. Tarihi çok eskilere, 5000 bin yıl öncesine dayanan bu harika köy Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı döneminden izler taşıyor. Şimdi gelin hep beraber Konya‘nın gizli bir köşesinde saklı kalmış tarihi Sille Köyü’nü beraber gezelim.
Sille Köyü | 5000 Yıllık Tarihi Köy
Sille Köyü Tarihi
Sille Köyünden güzel bir kare
Konya merkeze 8 km uzaklıkta olan yerleşim yeri eski bir Rum Köyü’dür. Bölgede yapılan araştırmalarda Frig uygarlığına ait kalıntılara rastlanılmış. Çevrede bulunan taş eserler ve mimari özelliklere bakıldığında Roma döneminde inşa edildiği düşünülüyor. Antik dönemde ismi ”Su Perisi” anlamına gelen Sylla olarak bilinen Sille, Kudüs yolu üzerinde yer aldığı için önemli bir dini merkez olmuş.
Selçuklular’ın Konya’yı hakimiyetleri altına almaları ile Konya merkezde bulunan Gayrimüslümler Sille Köyü’ne göç etmişler. Erken Hristiyanlık döneminin ilk merkezlerinden olan yerleşim yerinde Müslümanlar ve Gayrimüslümler yıllarca birarada yaşamışlar.18 bin kişiye ulaşan nüfusuyla iç içe kardeşçe bir yaşam sürmüşler.
Ama bu düzen Haçlı Ordusu’nun bölgeyi talan etmesiyle bozulmuş. Pek çok Rum korktuklarından dolayı bulundukları bölgeyi terk ederek İstanbul‘a göç etmişler. Nüfusu oldukça azalan Sille’ye 1226 yılında Sultan I. Alaeddin Keykubat’ın, Ermenistan seferi dönüşünde Peçenek Türkleri’ni getirerek can katmış. Daha sonraki yıllarda da nüfus mübadelesi ile Rumlar Yunanistan’a göç etmişler.
Macar gezgin Bela Horvarth’ın yaptığı araştırmalar ve aldığı notlarda 1913 yılında bölgede 60 tane Klise’nin olduğunu belirtmiş.
Sille Köyü Mağaraları
Sille Köyü Mağaraları
Bölgede oldukça fazla mağaraya denk gelirsiniz. Sebebi ise Hristiyanlığın ilk yıllarında yapılan baskınlarda halk korunmak ve saklanmak amacıyla bu mağaralara gizlenmiş. Buram buram yaşanmışlık ve tarih kokan Sille’de yürürken rast geldiğimiz bu mağaralar bizi adeta geçmişte yolculuğa çıkarıyor. Farklı kullanım amaçlarıyla yapılmış olan mağaraların çoğunluğu barınma yeri olarak yapılsa da bir bölümü mezar ve kilise olarak kullanılmış.
Farklı kültürlerin bir arada yaşadığı yer her ne kadar zarar görsede o dönemlere ait Camiler, kiliseler, şapeller, köprüler, hamamlar, çeşmeler, su yolları göze çarpmaktadır. Bazı yapılar restore edilerek günümüze kadar ulaşmayı başarabilmiş. Şu anda Konya’nın Selçuklu ilçesine bağlı olan tarihi Sille Köyü, Konya Kültür Varlıkları Koruma Bölge Kurulu tarafından “Kentsel Sit Alanı“ olarak ilan edilmiş.
Sille Köyü’nde Gezilecek Yerler
Aya Elenıa Kilisesi
Aya Elenıa Kilisesi
Buraya gelmeden önce biraz araştırma yaptığınızda bölgenin en önemli ve dikkat çeken yerinin Aya Elenıa Kilise’si olduğunu görürsünüz. Bir arada dostça yaşanmış yıllardan günümüze kadar ulaşmış bu yapı, 327 yılında Bizans İmparatoru Konstantin’in annesi Helena tarafından, Michael Archangelos adına yaptırılmış. Hac için Kudüs’e giden Helena, yol üzerinde uğradığı Konya’da Hristiyanlık döneminden kalma oyma mabetlerin olduğunu fark edince buraya bir kilise yaptırmaya karar verir.
Konya il merkezine 7 km mesafede bulunan Kilise’nin inşası sırasında kesme Sille taşları kullanılmış. Avlu kısmında kayalara oyulmuş odalar görürsünüz. Kilise’nin üzerinde bir kitabe yer alıyor. Bu kitabede bu Kilise’nin Konstantin’in annesi Helena tarafından yapıldığı bilgileri yer alıyor. Kilise’nin kemerlerine Meryem Ana, Hz. İsa’nın vaftiz edilmesi, Hz. Adem ve Havva’nın cennetteki yasak elmayı yemesi ve cennetten kovulma sahneleri işlenmiş.
Aya Elenıa Kilisesi kemerleri
Ayrıca iç kapısının üzerinde bulunan Yunan harfleri ile yazılmış 1833 tarihli başka bir kitabe daha bulunuyor. İçeriğinde yüzyıllardır çok fazla tadilattan geçen Kilise’nin dördüncü onarımının Sultan Abdülmecid döneminde yapıldığı bilgileri yer alıyor.
Kilise’nin kubbe kısmında Musa, Süleyman, Davut ve Danyal peygamberin tasvirlerinin yanı sıra merkezinde ise Hz.İsa’nın tasviri yapılmış.
Ak Manastır ( Eflatun Manastırı )
Ak Manastır
Hristiyanlığın ilk yıllarında kayalara oyularak yapılmış Ak Manastır olarak da bilinen Eflatun Manastırı hem İslam dini açısından , hem de Hristiyanlık açısından oldukça önemli bir yere sahip. Semavi Eyice ve Danimarkalı Carsten Niebuhr’un manastırda detaylı incelemelerde bulunmuşlar ve batı dünyasına kilisenin varlığını ve edindikleri bilgileri yayınladıkları yazılarla duyurmuşlar.
Hala içerisinde şapelleri ve yeraltı suyu bulunuyor. Bazı kaynaklarda Mevlana’nın 7 gün 7 gece burada kaldığı ve birşey yiyip içmeden sadece soğuk su içtiği belirtiliyor. Her yıl bir gün burada kaldığı ve gününü mescitte ibadetle geçirdiği diğer bilgiler arasında yer alıyor. Manastırın kitabeleri Konya Arkoloji Müzesi’nde sergileniyor.
Sille Kent Müzesi
Sille Köyü Kent Müzesi Sille Köyü Kent MüzesiSille Köyü Kent Müzesi
5000 yıllık tarihi geçmişe sahip olan Sillede 19. ve 20. yüzyıla ait pek çok eser bu müzede sergileniyor. 2 kattan oluşan müzenin giriş katında Kabe’nin iç örtüsü ve Sille Medresesi’ne ait yazma eserler bulunuyor. Üst katta ise daha çok bölge halkının kullandıkları eşyalara yer verilmiş. Sille’ye özgü çömlekler, halılar, kap kacaklar ve hamam kültürüne ait daha pek çok eser bu bölümde sergileniyor.
Süt Şapeli, Zaman Müzesi KonyaGüneş, Ay, gezegen ve yıldızın konumlarını belirlemek için yapılmış ölçüm cihazı ( Usturlab)Müze’de bulunuan farklı bir usturlab çeşidi.
Türkiye’nin ilk zaman müzesi olan ve ismini süt veren annelerin sütlerinin çekilmesi üzerine çare bulmak amacıyla burayı ziyaret etmelerinden dolayı ”Süt Şapeli” olarak almış. Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait pek çok eser müzede sergileniyor. O kadar ilgi çekici eser var ki hayran kalmamak elde değil. Çok büyük boyutlarda ki özel tasarımlı saatler müzenin duvarlarını süslüyor.
Roma dönemine ait arkeolojik güneş saati örneği ve Osmanlı dönemi güneş saati reprodüksiyonu benim en çok ilgimi çeken eserler arasında yer aldı. Orada bulunan görevliler eserlerle ilgili size detaylı bilgi vererek yardımcı oluyorlar.
Sille Çarşı Hamamı ( Ak Hamam)
Sille Çarşı Hamamı
Sille’nin girişinde bulunan hamam yuvarlak kubbeleriyle hemen dikkatimizi çekiyor. Hacı Ali Ağa Hamamı adıyla da bilinen hamam 1884 yılında Sille deresi’nin kenarına, Osmanlı tarafından yapılmış. Soyunmalık, soğukluk ve sıcaklık adıyla bölümlere ayrılan yapıda, erkek ve kadınlar için ayrı alanlar mevcut. Bu tarihi yapı 1998 yılında restore edilmiş ve Sille Halk Evi Müzesi olarak kullanılmaya başlanılmış.
Şeytan Köprüsü
Şeytan Köprüsü
16. yüzyılda Osmanlı zamanında yapılan köprü, su kemeri olarak inşa edilmiş. İleriki dönemlerde ise iki yamacı birbirine bağlayarak köprü olarak kullanılmaya başlanılmış. Hem isminden hem de görüntüsünden midir bilinmez ama oldukça ürkütücü bir görüntüsü var. Köprünün üzeri 2 kişinin yan yana bile geçemeyeceği kadar dar ve oldukça yüksek.
Tabii köprü ile ilgili oldukça fazla efsane var. Kulaktan kulağa söylenmiş, söylendikçe de çoğalmış bu efsanelerden birine göre; Köprüyü yapan mimarının köprüyü bitirebilmek için buradan geçen ilk kişinin canını alması karşılığında şeytanla anlaşma yaptığı söylenir.
Çay Camii
Çay Camii
Çay Cami 19. yüzyılda inşa edilmiş bir yapı. Sille Deresi’nin kenarında bulunan Çarşı içerisine yapılmış olan bu tarihi Cami çarşısının boşalması ve yerine evlerin yapılmasıyla bir mahalle cami haline gelmiş. Caminin doğu tarafında tek şerefeli bir minaresi bulunuyor. Konya Merkez Selçuklu Belediyesi tarafından “Tarihe Vefa” Projesi kapsamında restorasyonu yapılarak, tekrar ibadete açık hale getirilmiş.
Çömlekçilik
Sille Çömlek Ustası Yaşar Usta
Çömlekçilik aslında Sillede yaşayanlar için bir geçim kaynağı olmuş. 1960’lı yıllardan günümüze kadar ulaşmış olan bu meslek sayesinde Türk ve Rum ustalar çömlek yaparak Anadolu’nun bir çok yerine yaptıkları kap kacakları satarak geçimlerini sürdürmüşler. Çömlekçilik hala Sille‘de oldukça önemli bir yere sahip. Gezerken pek çok dükkanın önünde topraktan yapılmış ürünlere rastlarsınız. Zaten sokaklarında yürürken buram buram Türk kahvesi kokusu insanı mest ediyor. Bunun nedeni de kahvenin topraktan yapılmış cezvelerde pişirilmesi. Bu arada bu güzel köye gelmişken közde pişirilmiş Türk kahvesinin tadına mutlaka bakın derim.
Sille Köyü Nerede?
Sille Köyü’ne Nasıl Gidilir?
Sille’ye en yakın durak 4 dakikalık yürüme mesafesinde bulunuyor. Halk otobüsleri ile bölgeye ulaşmak mümkün. 64-B nolu otobüs, buraya ulaşan İlk otobüstür. 64-A ve 99-A nolu hatları kullanarak da bölgeye rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Otobüsler Konya merkezden kalkıyor ve yaklaşık olarak yol yarım sat sürüyor.
Sille’de Ne Yenir?
Bölgede hoş vakitler geçirebileceğiniz cafeler ve restoranlar var. Acıktıysanız ve acaba ne yemeliyim? diye düşünüyorsanız benim size tavsiyem bölgenin en önemli ve lezzetli yemeği Kuzu Tandır’ın tadına bakmanız. Ağızda dağılan lokum gibi kuzu tandırı, hemen hemen tüm restoranlarda bulabilirsiniz. Kahvaltı yapmak yada ayak üstü çabucak bir şeyler atıştırmak isterseniz de sıcak bir çay eşliğinde sac da pişirilmiş peynirli, ıspanaklı, kıymalı gözleme çeşitlerini tercih edebilirsiniz.
Sizde tarihi mekanları gezmeyi seviyorsanız Sille Köyü bunun için bulunmaz bir fırsat. Konya’ya kadar gelmişken bu güzel bölgeyi mutlaka gezmeden dönmeyin derim.