Kategori arşivi: TARİHTE YOLCULUK

Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi

Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Türkiye’nin başkenti Ankara’nın gözde turistik yerlerinden biridir. İçinde barındırdığı zengin tarihi eserlerle, ziyaretçilerine Anadolu medeniyetlerinin izlerini sürme fırsatı sunuyor. Müze, Anadolu’nun tarihi hakkında bilgi sahibi olmak isteyen herkes için harika bir kaynak niteliğinde. Ben de son ziyaretimde bu muhteşem müzeye hayran kaldım ve sizlerle deneyimlerimi paylaşmak istedim. Hazırsanız, Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ne birlikte göz atalım!

Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ndeki ilginç eserler

Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi Hakkında Bilgi

Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi, 19 Mayıs 1997 tarihinde Ankara‘da hizmete açıldı. Müze, Türk kültürü ve tarihi ile ilgili birçok esere ev sahipliği yapıyor. Ankara’nın Altındağ ilçesinde yer alan müze, kentin merkezine oldukça yakın ve kolaylıkla ulaşılabilir.

Müzede sergilenen eserler Anadolu’nun tarihine ışık tutacak nitelikte eserler. Müze koleksiyonu, Hititler’den Friglere, Lidyalılardan Urartulara kadar birçok Anadolu medeniyetinin kalıntılarını içeriyor. Sergilenen eserler arasında taş heykeller, maden işlemeleri, seramikler, takılar, mühürler ve çok daha fazlası yer alıyor.

Müze binası ise modern bir tasarıma sahip ve mimarisi oldukça etkileyici. Yüksek tavanları, ferah salonları ve geniş koridorları sayesinde ziyaretçilerine keyifli bir gezinti imkanı sunuyor. Müze içindeki eserlerin yanı sıra, tarihi dokusu ve mimarisi de oldukça ilgi çekici.

Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Anadolu’nun zengin tarihini keşfetmek isteyen herkese tavsiye edeceğim bir yer. Eğer siz de tarih ve kültür meraklısıysanız, bu müzeyi ziyaret etmenizi şiddetle öneririm!

Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi Eserleri

Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde Neler Var?

Müze koleksiyonu, Hititler’den Friglere, Lidyalılardan Urartulara kadar birçok Anadolu medeniyetinin kalıntılarını içeriyor. Peki, müzede neler var? İşte, Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin en önemli eserleri:

  1. Çorum-Hattuşa‘dan çıkarılan Hitit yazıtları ve eserler: Müze, Hitit İmparatorluğu’na ait birçok eseri barındırıyor. Çorum-Boğazköy’den çıkarılan yazıtlar ve eserler arasında “Kral Kapısı”, “Aslanlı Kapı”, “Sfenksli Kapı” gibi önemli yapılar bulunuyor. Ayrıca, Hitit Kralı III. Tuthaliya tarafından yaptırılan “Yazılıkaya Açık Hava Tapınağı” da müzenin en önemli eserlerinden biridir.
  2. Lidya dönemine ait takılar ve mücevherler: Müzede sergilenen Lidya takıları, Anadolu’nun en eski takıları arasındadır. Lidya dönemine ait kolyeler, bilezikler, küpeler ve daha birçok mücevher, oldukça dikkat çekiyor.
  3. Frigya dönemine ait seramikler: Frigya dönemine ait seramikler, müzenin en önemli eserlerinden biridir. Seramiklerin üzerinde yer alan kabartmalar ve süslemeler, Frigya döneminin kültürünü yansıtıyor.
  4. Urartu dönemine ait eserler: Müzede sergilenen Urartu dönemine ait eserler arasında maden işlemeleri, taş heykeller, silahlar ve daha birçok tarihi eser bulunuyor. Bu eserler, Urartu medeniyetinin zenginliğini yansıtıyor.
  5. Roma ve Bizans dönemine ait eserler: Müzede Roma ve Bizans dönemine ait birçok eser sergileniyor. Bu eserler arasında mozaikler, sütunlar, heykeller ve daha birçok tarihi eser yer almaktadır.
  6. Osmanlı dönemine ait eserler: Müzede Osmanlı dönemine ait birçok eser sergilenmekte. Bu eserler arasında kaftanlar, silahlar, takılar ve daha birçok tarihi eser yer alıyor.
Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergilenen kalıntılar

Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi Eserleri

Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Anadolu’nun farklı dönemlerine ait zengin bir koleksiyona sahip. Bu koleksiyonda, birçok önemli eser yer alıyor. İşte, müzenin en önemli eserlerinden bazıları:

  1. Karum Kanunları: Hattuşaş kentindeki Hitit dönemine ait ticaret kanunlarıdır. Bu kanunlar, Hitit hukuk sistemi ve ticari faaliyetleri hakkında önemli bilgiler içerir.
  2. Göbekli Tepe Kabartmaları: Neolitik döneme ait olan bu kabartmalar, dünyanın en eski yapıları arasında yer alır. İnsan figürleri ve hayvan tasvirleriyle süslenmiştir.
  3. Boğazköy Kral Sarayı Yazıtları: Hattuşaş’ta yer alan bu yazıtlar, Hitit kraliyet tarihini aydınlatan önemli belgelerdir.
  4. Frig Vadisi Kabartmaları: Frig dönemine ait olan bu kabartmalar, taş bloklara işlenmiş figürler ve mitolojik sahneleri içerir.
  5. İskender Lahdi: İskenderiye’de yapılmış olan bu lahit, MÖ 4. yüzyıla tarihlenir. Lahit, İskender’in yaşamından sahneleri içerir.
  6. Çorum-Boğazköy’de Bulunan Yazılıkaya Anıtı: MÖ 13. yüzyıla tarihlenen bu anıt, Hitit tanrılarının ve kraliyet ailesinin tasvirlerini içerir.
  7. Kültepe Tabletleri: Eski Asur ticaret kolonilerinden biri olan Kültepe’de bulunan bu tabletler, ticaret faaliyetleri ve diplomatik ilişkiler hakkında önemli bilgiler içerir.
  8. İvriz Kabartmaları: Selçuklu dönemine ait olan bu kabartmalar, Tanrıça Kybele ve onunla ilişkilendirilen sahneleri tasvir eder.

Bu eserler, Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin zengin koleksiyonundan sadece birkaçı. Müzede ayrıca birçok heykel, mozaik, çini ve seramik gibi sanat eserleri de sergilenmektedir.

Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi Nerede?

Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ne Nasıl Gidilir?

YOL TARİFİ

Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Ankara’nın Altındağ ilçesinde bulunmaktadır ve şehir merkezine oldukça yakındır. Müzeye ulaşmak için birkaç farklı ulaşım seçeneği bulunuyor.

Toplu Taşıma İle Ulaşım: Ankara’da toplu taşıma araçları oldukça yaygındır ve müzeye ulaşmak için de bu araçlar kullanılabilir. Ankara metrosunun “Kurtuluş” durağında inerek, oradan ortalama 10-15 dakika yürüyerek müzeye ulaşılabilir. Ayrıca şehir merkezinden kalkan belediye otobüsleri de müze önünde bulunan “Anadolu Medeniyetleri Müzesi” durağına kadar gitmektedir.

Özel Araç İle Ulaşım: Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi, şehir merkezinde yer aldığı için özel araç ile ulaşım oldukça kolay. Müze, Ulus Meydanı’ndan yaklaşık 1,5 km mesafede yer alıyor. Müzenin yakınında otopark seçenekleri de mevcut.

Taksi İle Ulaşım: Ankara’da taksiler oldukça yaygın bir ulaşım aracıdır. Şehir merkezinden müzeye taksi ile ulaşmak yaklaşık 10-15 dakika sürmektedir.

Özetle, toplu taşıma, özel araç veya taksi gibi farklı ulaşım seçenekleri ile Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ne kolaylıkla ulaşılabilir.

Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi Sanal Gezi

Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesini sanal bir tur yaparak müzenin atmosferini evinizde hissedebilirsiniz.

Müzenin resmi web sitesinde, sanal tur seçeneği bulunuyor. Sanal tur, müzeyi 360 derece dönebilen görüntülerle gezmenize olanak tanıyor. Bu turda, müzenin en önemli eserlerini yakından inceleyebilir, tarihi bölümleri keşfedebilirsiniz.

Sanal turun yanı sıra, müzenin web sitesindeki interaktif bölümleri de keşfetmeyi unutmayın. Örneğin, “Anadolu’nun Dilleri” bölümü, Anadolu’da konuşulan dilleri ve bunların tarihsel gelişimini anlatıyor. Ayrıca, “İşitsel Rehberlik” bölümü, müzede yer alan eserler hakkında detaylı bilgi veriyor.

Müzenin resmi YouTube kanalında da birçok video yer alıyor. Bu videolar aracılığıyla, müzenin tarihi hakkında daha fazla bilgi edinebilirsiniz. Ayrıca, müzede düzenlenen etkinliklere ve sergilere ilişkin videoları izleyerek, müzenin canlılığına şahit olabilirsiniz.

Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ni ziyaret edemeyenler için sanal tur seçeneği oldukça değerli bir deneyimdir. Bu sanal tur sayesinde, müzenin zengin koleksiyonunu evinizin konforunda keşfedebilirsiniz.

Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi Giriş Ücreti 2023

Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi Giriş Ücreti 150 TL’dir. Müzekart Geçerlidir.

Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi Ziyaret Saatleri 2023

Haftanın her günü açık olan müzeyi 08:30 – 19:00 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz. Şunu da belirtiyim gişe saat 18:30’da kapanıyor.

Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi Adres Bilgileri

Adres: Kale, Gözcü Sk. No:2, 06240 Ulus/Altındağ/Ankara

Telefon numarası: 0312 324 31 60

Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi Yakınlarında Gezilecek Yerler

Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Ankara’nın en önemli turistik yerlerinden biri. Müzeyi ziyaret ettikten sonra etrafındaki ilginç yerleri keşfetmek de oldukça keyifli olabilir.

Müzenin hemen yanı başında yer alan Ankara Kalesi, kesinlikle görülmesi gereken yerlerden biri. Tarihi dokusu ve panoramik manzarası ile ziyaretçileri kendine hayran bırakıyor. Kaleye çıktığınızda, Ankara’nın tarihi ve modern bölümlerinin birleştiği manzarayı seyredebilirsiniz.

Müzeden kısa bir yürüyüş mesafesinde yer alan Anıtkabir’i de ziyaret etmenizi tavsiye ederim. Burada, Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün kabri ve anıtı yer alıyor. Anıtkabir aynı zamanda Türk tarihinde önemli bir yere sahip olduğu için ziyaret etmek oldukça anlamlı bir deneyim olacaktır.

Eğer tarihi mekanların yanı sıra alışveriş yapmak isterseniz, müzenin yakınlarında bulunan Ulus ve Hamamönü semtlerinde birçok geleneksel Türk ürünleri, hediyelik eşya ve el sanatları satan dükkanlar bulabilirsiniz. Hamamönü, tarihi evleri, dar sokakları ve geleneksel Türk restoranları ile ünlüdür.

Son olarak, müzenin hemen yanında yer alan Anadolu Medeniyetleri Müzesi Parkı, yeşil alanları, yürüyüş yolları, çocuk oyun alanları ve restoranlarıyla dinlenmek ve piknik yapmak için ideal bir yerdir. Burada, güzel bir havada arkadaşlarınızla veya ailenizle birlikte vakit geçirebilirsiniz.

Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin çevresindeki bu yerler, ziyaretinizi daha da keyifli hale getirecektir. Ankara’nın tarihi dokusunu keşfetmek için güzel bir fırsat olduğu gibi, farklı aktiviteler yapmak için de harika yerlerdir.

İstanbul Rahmi M. Koç Müzesi

İstanbul Rahmi M. Koç Müzesi, benim için şehrin en özel müzelerinden biridir. Her ziyaretimde, kendimi tarihin ve endüstriyel mirasımızın derinliklerine doğru bir yolculuk yapıyor gibi hissediyorum. Müzenin büyüleyici koleksiyonunda yer alan eserler, sanayi devriminden günümüze kadar uzanan zengin bir tarihi yansıtıyor. Ayrıca müze, denizcilik kültürümüze ve toplumsal yaşamımıza da birçok farklı açıdan ışık tutuyor. Burada, tarihimizi keşfetmek ve eğlenceli bir gezinti yapmak mümkün. İstanbul’da yaşayan herkesin ve şehre gelen her ziyaretçinin, Rahmi M. Koç Müzesi’ni mutlaka ziyaret etmesi gerektiğini düşünüyorum.

İstanbul Rahmi M. Koç Müzesi Araba Sergisi

İstanbul Rahmi M. Koç Müzesi Hakkında Bilgi

İstanbul Rahmi M. Koç Müzesi, 1991 yılında ünlü sanayici ve koleksiyoner Rahmi M. Koç tarafından açıldı. Rahmi M. Koç, Türkiye’nin önde gelen sanayicilerinden biri olarak, iş hayatı boyunca birçok başarılı projeye imza attı. Ancak aynı zamanda, Türkiye’nin endüstriyel ve kültürel mirasının korunması ve gelecek nesillere aktarılması için de önemli bir sorumluluk hissetti.

Rahmi M. Koç, uzun yıllar boyunca dünya genelinde biriktirdiği endüstriyel tarihi eserleri, sanat eserlerini, antikaları ve denizcilik kültürüne ait birçok parçayı, İstanbul’da bir müzede sergilemek istedi. Bu düşüncesini hayata geçirmek için, Hasköy’deki eski bir fabrika binasını satın aldı ve bu binayı müze haline getirmek için büyük bir çalışma başlattı.

Müzenin açılışı, 1994 yılında gerçekleşti. O dönemde, İstanbul’un ilk endüstriyel tarihi müzesi olan Rahmi M. Koç Müzesi, zengin koleksiyonu ve interaktif sergileme tarzıyla büyük ilgi gördü. Bugün ise, müze yılda yaklaşık 300 bin ziyaretçiyi ağırlıyor ve İstanbul’un en önemli turistik mekanlarından biri haline gelmiş durumda.

Rahmi M. Koç Müzesi’nin açılışı, Türkiye’nin endüstriyel tarihine ve kültürel mirasına verilen önemin bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Rahmi M. Koç, müze açarak sadece bir iş adamı değil, aynı zamanda bir kültür adamı olarak da hatırlanacaktır. Müzenin ziyaretçilere sunduğu birçok değerli eser, İstanbul’un ve Türkiye’nin tarihine dair önemli birer belge niteliği taşıyor ve gelecek nesillere aktarılması gereken bir miras olarak kabul ediliyor.

İstanbul Rahmi M. Koç Müzesi Deniz Araçları Sergisi

İstanbul Rahmi M. Koç Müzesinde Neler Var?

Müzede, her yaştan ziyaretçiye hitap edecek birçok farklı sergi ve etkinlik mevcut. İşte, İstanbul Rahmi M. Koç Müzesi’nde görebileceğiniz bazı ilginç eserler:

Deniz Araçları Sergisi: İstanbul Rahmi M. Koç Müzesi’nde yer alan Deniz Araçları Sergisi, müzenin en dikkat çekici sergilerinden biri. Bu sergi, ziyaretçilere zengin bir denizcilik tarihi sunuyor. Osmanlı döneminden kalma birçok deniz aracının sergilenmesiyle büyüleyici bir atmosfer oluşturulmuş.

Sergide, kayıklar, yelkenli gemiler, balıkçı tekneleri ve daha birçok farklı deniz aracı bulunuyor. Bu araçların her biri, tarihi dokusunu koruyarak özenle restore edilmiş ve ziyaretçilerin dikkatini çeken göz alıcı detaylarla donatılmış.

Serginin en dikkat çekici öğelerinden biri, müzenin bahçesinde sergilenen TCG Uluçalireis fırkateyni. Bu savaş gemisi, Türk Deniz Kuvvetleri’ne ait ve 2001 yılında hizmet dışı bırakılmış. Ziyaretçiler, bu etkileyici gemiyi dolaşarak, Türkiye’nin savunma tarihine dair fikir edinebilirler.

Deniz Araçları Sergisi, denizcilik kültürüne ilgi duyanlar ve tarihe meraklı olan herkes için mutlaka görülmeye değer bir sergi. Sergide yer alan deniz araçları, insanlığın denizlerdeki yolculuğuna dair önemli bir parça teşkil eder ve müzenin koleksiyonunun en değerli parçalarından biridir.

İstanbul Rahmi M. Koç Müzesi Uçak Sergisi

Uçak Sergisi: İstanbul Rahmi M. Koç Müzesi’ni ziyaret ettiğimde, müzenin Uçak Sergisi benim için en heyecan verici bölümlerden biriydi. Sergide yer alan birbirinden farklı uçakların teknik detaylarını inceledim, farklı dönemlere ait uçakların nasıl geliştiğini ve değiştiğini gözlemledim.

Müzenin en ilginç uçaklarından biri, I. Dünya Savaşı dönemine ait bir Alman savaş uçağıydı. Bu uçak, dönemin teknolojisi ile yapılmış ve o zamanın savaş koşullarına uygun olarak tasarlanmış. Ayrıca, Türk Hava Kuvvetleri’ne ait bir F-16 savaş uçağı da sergide yer alıyor. Bu modern uçak, Alman savaş uçağı ile karşılaştırıldığında teknolojideki ilerlemeyi net bir şekilde gösteriyor.

Sergide, uçakların yanı sıra, helikopterler, planörler ve hava araçlarının motorları gibi farklı havacılık parçaları da sergileniyor. Uçak Sergisi, havacılık tarihine meraklı olanların mutlaka ziyaret etmesi gereken bir sergi. Bu sergiyle, sadece teknik özelliklerini incelemekle kalmayıp, aynı zamanda havacılık tarihindeki gelişmeleri de keşfetme fırsatı bulursunuz.

İstanbul Rahmi M. Koç Müzesi Sergisi

Endüstriyel Tarih Sergisi: Sergide, Türkiye’nin endüstriyel tarihine dair birçok önemli parça ve eser yer alıyor. Burada, ülkemizin endüstriyel gelişimine dair farklı dönemlere ait üretim araçları, tesisler, makineler ve diğer endüstriyel malzemeler sergileniyor.

Serginin en dikkat çekici parçalarından biri, Osmanlı döneminde kullanılan dokuma tezgahıydı. Bu tezgah, ülkemizdeki ilk tekstil üretim tesislerinde kullanılmış ve Türkiye’nin tekstil sektöründe yükselişine büyük katkı sağlamış. Ayrıca, sergideki bir başka ilginç parça ise, İstanbul’da faaliyet göstermiş olan ilk motor fabrikasının makine parkıydı. Bu tarihi parçalar, ülkemizin endüstriyel tarihine dair önemli birer kanıttı.

Sergide ayrıca, çeşitli sektörlere ait endüstriyel malzemeler ve araçlar da yer alıyor. Madencilik, gemi inşaası, tarım, enerji üretimi gibi farklı sektörlere ait malzemeleri görmek, ülkemizin endüstriyel çeşitliliğine dair farkındalığımı arttırdı.

İstanbul Rahmi M. Koç Müzesi Oyuncak Sergisi

Oyuncak Sergisi:

İstanbul Rahmi M. Koç Müzesi’nin Oyuncak Sergisi, benim çocukluğumun hatıralarını canlandıran bir sergi oldu. Bu sergi, ziyaretçilerine oyuncakların tarihine dair harika bir yolculuk sunuyor. Sergide, geçmişten günümüze kadar birçok farklı oyuncak türünü görmek mümkün.

Sergide yer alan eski dönem oyuncakları, nostaljik bir hava estiriyor. Dönem dönem oyuncaklara ayrılan bölümlerde, ziyaretçiler tarihin farklı dönemlerindeki popüler oyuncakları keşfedebiliyor. Bu bölümlerde, bir zamanların en popüler oyuncaklarından olan kuklalar, at arabaları, yapbozlar, oyuncak bebekler ve tren setleri gibi birçok ilginç örnek yer alıyor.

Sergide modern oyuncaklar da yer alıyor. Uzaktan kumandalı arabalardan, oyuncak robotlara, lego setlerine kadar her yaşa hitap eden birçok farklı oyuncak var. Ayrıca, oyuncakların nasıl yapıldığına dair bilgi sahibi olabileceğiniz bölümler de sergide mevcut. Bu sergi, çocukluğuna dair hatıralarını canlandırmak isteyenler ve oyuncakların tarihine dair merakı olanlar için harika bir deneyim sunuyor. Eğer siz de oyuncaklara ve tarihlerine ilgi duyuyorsanız, bu sergiyi mutlaka ziyaret etmelisiniz.

İstanbul Rahmi M. Koç Müzesinde Bulunan Cafeler ve Restoranlar

İstanbul Rahmi M. Koç Müzesi, sadece tarihi ve kültürel eserleri sergilemekle kalmıyor, aynı zamanda ziyaretçilerine lezzetli yemekler sunan birkaç kafe ve restoran da içeriyor.

Müzenin terasında yer alan Koç Café, İstanbul Boğazı manzarası eşliğinde açık hava keyfi yapmak isteyenler için ideal bir seçenek. Hem kahve hem de çay çeşitleri, tatlı ve tuzlu atıştırmalıkların yanı sıra, öğle ve akşam yemeği için de menüsünde birçok seçenek mevcut.

Müzenin ana binasında yer alan Haliç Restoran ise, Osmanlı ve Türk mutfağından lezzetler sunuyor. Şehir manzarası eşliğinde yemek yiyebileceğiniz bu restoranda, çeşitli meze, ana yemek ve tatlı seçenekleri bulunuyor. Ayrıca, özel günlerde kutlamalar ve organizasyonlar için de rezervasyon yapılabiliyor.

Son olarak, müzenin içinde yer alan Kafetarya ise, hızlı bir atıştırmalık veya kahve molası için ideal bir seçenek. Kahvaltı, çorba, sandviç, salata ve tatlı seçenekleri sunan bu kafe, müzeyi gezerken mola vermek isteyen ziyaretçiler için uygun bir seçenek.

İstanbul Rahmi M. Koç Müzesi Nerede?

İstanbul Rahmi M. Koç Müzesi, İstanbul’un Hasköy semtinde, Haliç kıyısında yer alıyor.

İstanbul Rahmi M. Koç Müzesine Nasıl Gidilir?

İstanbul Rahmi M. Koç Müzesi’ne birkaç farklı ulaşım seçeneği bulunuyor. İşte bazı seçenekler:

  • Toplu Taşıma: Müzeye ulaşmak için en yaygın kullanılan toplu taşıma aracı tramvay. T1 hattı üzerinde bulunan Hasköy tramvay durağı, müzeye yürüme mesafesinde yer alıyor. Ayrıca, otobüslerle de müzeye ulaşabilirsiniz. Müzenin yakınında duran otobüs hatları: 36T, 47, 47Ç, 54, 54B, 54C, 57Ü, 68E, 87.
  • Özel Araç: Müzeye özel aracınızla gitmek isterseniz, çevrede park yeri bulunuyor. Ancak, İstanbul trafiği yoğun olduğu için toplu taşıma kullanmak daha uygun olabilir.
  • Deniz Yolu: Müzeye Haliç’ten deniz yoluyla ulaşabilirsiniz. Haliç Tersaneleri’nden hareket eden Haliç vapurları, müzenin önünde yer alan Hasköy İskelesi’ne kadar gelmektedir. Bu seçenekle müzeye ulaşım, diğer seçeneklere göre biraz daha uzun sürmekte fakat İstanbul’un muhteşem manzaralarını denizden izleme imkanı sunması her şeye değer.

İstanbul Rahmi M. Koç Müzesi’ne gidebileceğiniz birçok seçenek bulunmaktadır. Ancak, İstanbul’un trafiği yoğun olduğu için, toplu taşıma kullanmak en uygun ve rahat seçenek olabilir.

İstanbul Rahmi M. Koç Müzesi Giriş Ücreti 2023

  • Yetişkin = 100 TL
  • Öğrenci = 50 TL
  • Denizaltı Yetişkin = Aktif değil.
  • Denizaltı Öğrenci = Aktif değil.
  • Tekne Turları Yetişkin = 20 TL
  • Tekne Turları Öğrenci = 15 TL

İstanbul Rahmi M. Koç Müzesi Ziyaret Saatleri 2023

  • Salı ve Cuma Günleri = 09:30 -17:00
  • Cumartesi, Pazar ve Bayram Günleri (1 Ekim / 31 Mart) = 10:00 – 18:00
  • Cumartesi, Pazar ve Bayram Günleri (1 Nisan / 30 Eylül) = 10:00 – 18:00

İstanbul Rahmi M. Koç Müzesi Adres & Yol Tarifi

Adres: Piri Paşa, Hasköy Cd. No:5, 34445 Beyoğlu/İstanbul

Telefon: 0 212 369 66 00 – 0 (212) 369 66 06

YOL TARİFİ

İstanbul Rahmi M. Koç Müzesi Yakınlarında Gezilecek Yerler

İstanbul Rahmi M. Koç Müzesi, Haliç kıyısında, İstanbul’un tarihi ve turistik semtlerine oldukça yakın. Müze ziyaretinizin ardından bu bölgelerde gezinmek için birkaç önerim var:

  1. Eminönü: İstanbul’un en turistik bölgelerinden biri olan Eminönü, Kapalı Çarşı, Yeni Camii, Mısır Çarşısı ve Galata Köprüsü gibi turistik mekanları barındırıyor.
  2. Galata: Rahmi M. Koç Müzesi’ne karşı kıyıda yer alan Galata Kulesi’ni ve etrafındaki dar sokakları, butikleri ve restoranları keşfedin.
  3. Taksim: Şişhane Metro İstasyonu’na yakın olan Taksim Meydanı, İstiklal Caddesi ve Galata Kulesi’ne teleferikle ulaşabileceğiniz İstanbul Modern Sanat Müzesi gibi turistik mekanları içeriyor.
  4. Sultanahmet: İstanbul’un en turistik bölgesi olan Sultanahmet, Ayasofya Camii, Sultanahmet Camii, Topkapı Sarayı, Yerebatan Sarnıcı gibi önemli tarihi yerleri barındırıyor.
  5. Miniaturk: İstanbul Rahmi M. Koç Müzesi Yakınlarında bulunan açık hava müzesi Miniatürkde, Türkiye’nin ve dünyanın en önemli yapıları, mimarileri ve şehirleri, minyatür boyutlarda tasvir edilmiş durumda. Miniatürk, İstanbul’un her köşesindeki tarihi yapıların yanı sıra, Türkiye’nin diğer büyük şehirlerine ve dünyanın önemli şehirlerine ait yapıları da içeriyor. İstanbul’da Ayasofya Camii, Sultanahmet Camii ve Galata Kulesi gibi tarihi yapıların yanı sıra, Türkiye’nin diğer büyük şehirlerinden Safranbolu, Antalya, İzmir ve Van gibi şehirlerin mimarisi de yer alıyor.

Bir diğer makalemde İstanbul‘da Haliç kıyılarına kurulmuş tarihi eserlerin sergilendiği bir açık hava müzesi olan MİNİATÜRK hakkında detaylı bilgiler yer alıyor. Dikkatinizi çekeceğini düşünüyorum. Göz atmak isterseniz linki tıklayabilirsiniz.

Sonuç olarak, İstanbul Rahmi M. Koç Müzesi’ni ziyaret etmek benim için gerçekten unutulmaz bir deneyimdi. Bu müze, tarih ve teknoloji meraklıları için gerçekten görülmesi gereken bir yer. Hem içeride hem de dışarıda birçok ilginç şey var ve müze çalışanları da oldukça yardımsever ve misafirperver. Eğer İstanbul’a gelirseniz, müzeyi ziyaret etmenizi şiddetle tavsiye ederim. Burada geçireceğiniz zaman, size dünya tarihinin ilginç bir kesitini keşfetmek için harika bir fırsat sunacaktır.

Ankara Etnografya Müzesi

Ankara Etnografya Müzesi, benim için Ankara’nın en özel yerlerinden biridir. Müzenin kapısından içeri girdiğimde, Türk kültürünün zenginliği ve tarihine dair birçok hikayeye tanıklık ediyormuşum gibi hissederim. Müzede sergilenen objeler ve materyaller, sadece birer nesne değil, aynı zamanda Türk tarihindeki olayların ve insanların yaşamlarının bir yansımasıdır. Müze, Osmanlı İmparatorluğu döneminden günümüze kadar olan Türk kültürünü yansıtan zengin bir koleksiyona sahip. Bu yazıda, Ankara Etnografya Müzesi’nin sunduğu keşif deneyimini sizlerle paylaşarak, Türk kültürünün zenginliğine dair bir yolculuğa çıkacağız. Keyifli Gezmeler!

Ankara Etnografya Müzesi İçi

Ankara Etnografya Müzesi Hakkında Bilgi

Ankara Etnografya Müzesi, kültürümüzü en iyi yansıtan önemli müzelerden biri. Müze, Kızılay Meydanı’na yakın bir konumda bulunuyor ve 1925 yılında kurulmuş. Ankara Etnografya Müzesi’nde, Osmanlı İmparatorluğu döneminden günümüze kadar olan Türk kültürünü yansıtan zengin bir koleksiyon bulunuyor. Müzede sergilenen objeler arasında el yazması Kuran-ı Kerimler, ebru sanatı örnekleri, halı ve kilimler, takılar, savaş malzemeleri ve hatta Osmanlı padişahlarına ait giysiler bile bulunuyor.

Müzeyi gezmeye başladığımda, öncelikle dikkatimi çeken şey, müzenin güzel ve ferah tasarımıydı. Her bir sergi alanı, ziyaretçilere farklı bir kültürel deneyim sunmak için özenle tasarlanmıştı. Sergilenen eserlerin birçoğu, Türk kültürünün zenginliğine ve tarihine dair birçok hikaye barındırıyordu. Mesela, sergilenen halı ve kilimler, Türklerin göçebe yaşam tarzına dair birçok bilgi sunuyordu. El yazması eserler ise, Osmanlı İmparatorluğu’nun altın çağına dair izler taşıyordu.

Ankara Etnografya Müzesi’nde bulunan eserler

Müzede, Türk kültürü dışındaki diğer kültürlere ait koleksiyonlar da yer alıyor. Örneğin, Çin seramikleri ve İslam mimarisinin etkisini yansıtan İran eserleri, müzenin sunduğu farklı kültürler arası bir bakış açısı sunuyor.

Ankara Etnografya Müzesi, sadece bir müze değil, aynı zamanda Türk tarihindeki olayların anlatıldığı yaşayan bir tarih kitabıdır. Ziyaretçiler, müzeyi gezerken Türk kültürüne dair daha derin bir anlayış kazanırken aynı zamanda tarihin tozlu sayfalarında bir yolculuğa çıkarlar. Ankara Etnografya Müzesi geçmişe bir yolculuk yapmak isteyen herkesin mutlaka ziyaret etmesi gereken bir yerdir.

Ankara Etnografya Müzesi Eserleri

Müze koleksiyonunda yer alan Osmanlı dönemine ait eserler, ziyaretçilerin en ilgi çeken eserler arasındadır. Müzede yer alan Osmanlı padişahlarına ait giysiler, silahlar ve takılar gibi eserler, tarihin zenginliklerini yansıtırken, aynı zamanda sanat ve estetiğin yüksek seviyesini de ortaya koyar.

Bunun yanı sıra, müzede yer alan halı ve kilim koleksiyonu da oldukça etkileyicidir. Türk halı ve kilim sanatı, dünya çapında ünlüdür ve Ankara Etnografya Müzesi, bu sanatın en güzel örneklerinden birkaçını sergilemektedir. Müzeyi gezmeye gelen ziyaretçiler, müzede yer alan halı ve kilimlerin desenleri ve renklerine hayran kalırlar.

Ankara Etnografya Müzesi eserleri

Ayrıca, müzede sergilenen el yazması eserler de oldukça etkileyicidir. El yazması Kuran-ı Kerimler, Türk kültüründe önemli bir yere sahiptir ve müzede sergilenen örnekler, bu sanatın en güzel örneklerinden birkaçını sunar. Ayrıca, müzede yer alan minyatürler ve resimler de, Türk sanatının güzelliklerini gözler önüne serer.

Müzenin en dikkat çekici eserlerinden biri de Türk Çinileri. Çini koleksiyonu, Türk çiniciliğinin en güzel örneklerini sunuyor ve ziyaretçilerin dikkatini çekiyor. Renkli desenleri ve zengin süslemeleriyle, Türk çinileri, müzenin en güzel eserleri arasında geliyor.

Müzenin en dikkat çekici eserlerinden bir diğeri ise, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerine ait olan ve Sultan II. Abdulhamid tarafından yaptırılan saray araba koleksiyonu. Bu arabaların bazıları, tahta koltuklar, altın işlemeli döşemeler ve Osmanlı armaları ile süslenmiş.

Ankara Etnografya Müzesi’nde sergilenen eserler

Ankara Etnografya Müzesi Sanal Gezi

Ankara Etnografya Müzesi’ni sanal olarak gezmek isteyenlerin müzenin resmi web sitesine gitmeleri gerekiyor. Ana sayfada, “Sanal Gezi” butonuna tıkladıktan sonra, sanal gezi seçeneğine erişebilirsiniz. Sanal gezi, müzenin farklı bölümlerini keşfetmenize olanak tanır. Müzede yer alan eserlerin fotoğraflarını inceleyebilir, üzerlerine tıklayarak daha fazla bilgi edinebilirsiniz.

Sanal gezide, müzenin zengin koleksiyonu hakkında bilgi edinebilirsiniz. Osmanlı dönemine ait giysiler, silahlar, takılar, halı ve kilim koleksiyonu, el yazması eserler, minyatürler, resimler ve Türk çinileri gibi eserleri keşfedebilirsiniz. Ayrıca, müzenin tarihi hakkında genel bilgileri de edinebilirsiniz.

Sanal gezi sırasında, müzenin ziyaretçilere sunduğu hizmetler hakkında da bilgi edinebilirsiniz. Müzede yer alan kafe, hediyelik eşya mağazası ve kitapçı gibi alanlar, ziyaretçilerin müze deneyimini daha da keyifli hale getiriyor.

Ankara Etnografya Müzesi’ni sanal olarak gezmek, müzenin zengin koleksiyonunu keşfetmek için harika bir fırsat sunuyor. Sanal gezide, müzeyi kendi hızınızda ve istediğiniz kadar keşfedebilirsiniz. Müzenin resmi web sitesinden sanal gezi seçeneğine erişerek, müze deneyimini evinizin rahatlığında yaşayabilirsiniz.

Ankara Etnografya Müzesi Nerede?

Ankara Etnografya Müzesi, Türkiye’nin başkenti Ankara’da bulunmaktadır. Müze, Altındağ ilçesinin Namazgah Mahallesi’nde yer alır.

Ankara Etnografya Müzesi’ne Nasıl Gidilir?

Ankara Etnografya Müzesi, şehir merkezinde bulunan bir müzedir ve ulaşımı oldukça kolay. Müzeye toplu taşıma araçları veya özel araçla gitmek mümkün.

Toplu Taşıma Araçlarıyla Ulaşım:

  • Metro: Kızılay istasyonundan M2 metro hattına binerek, Ankaray’a aktarma yapmadan Ulus istasyonunda inebilirsiniz. Müzeye yürüme mesafesi 1.5 kilometredir.
  • Ankaray: Sıhhiye istasyonundan Ulus istasyonuna kadar gitmek mümkün. Ulus istasyonundan çıkıp müzeye yürüme mesafesi 1.5 kilometredir.
  • Otobüs: Şehir merkezinde birçok otobüs hattı bulunuyor. Müzeye en yakın duraklar Talatpaşa Bulvarı veya Etnografya Müzesi durağıdır.

Özel Araçla Ulaşım: Müzeye özel araçla gitmek isteyenler için, müzenin bulunduğu Talatpaşa Bulvarı trafiğe kapalıdır. Bu nedenle araçlarınızı Ulus Meydanı’nda bulunan otoparklara bırakabilirsiniz. Otoparklardan müzeye yürüme mesafesi 1.5 kilometredir. Ayrıca müzenin yakınında birçok ticari otopark da bulunuyor.

Ankara Etnografya Müzesi’nin bulunduğu bölge, şehrin tarihi dokusunu yansıtan yerlerden biridir. Müze ziyaretinin ardından, çevredeki tarihi yerleri gezmek için yürüyüş yapmak da keyifli olacaktır.

Ankara Etnografya Müzesi Giriş Ücreti 2023

Etnografya Müzesi giriş ücreti 50 TL. Müze Kartla müzeyi ücretsiz ziyaret edebilirsiniz.

Ankara Etnografya Müzesi Ziyaret Saatleri 2023

 Haftanın her günü açık olan müzeyi, 1 Nisan 31 Ekim arasında 08:30 – 19:00 saatleri arasında ziyaret etmek mümkün. 31 Ekim – 1 Nisan tarihleri arasında ise 08:30 – 17:30 saatleri arasında gezilebilmektedir.

Ankara Etnografya Müzesi Adres Bilgileri

Hacettepe, Türkocağı Sk. No:4, 06050 Altındağ/Ankara

YOL TARİFİ

Ankara Etnografya Müzesi Yakınlarında Gezilecek Yerler

Ankara Etnografya Müzesi’nin bulunduğu bölge, şehir merkezinde yer alıyor ve tarihi dokusunu koruyan birçok önemli turistik mekana ev sahipliği yapıyor. Müze ziyaretinin ardından, bölgedeki diğer yerleri keşfetmek için aşağıdaki yerleri ziyaret edebilirsiniz:

  1. Ankara Kalesi: Müzeye yürüme mesafesinde yer alan Ankara Kalesi, şehrin en eski ve tarihi yerlerinden biridir. Buradan Ankara’nın panoramik manzarasını izleyebilirsiniz.
  2. Hacı Bayram Camii: 16. yüzyılda inşa edilen Hacı Bayram Camii, Ankara’nın en önemli dini yapılarından biridir ve müzeye yürüme mesafesindedir.
  3. Hamamönü: Tarihi Osmanlı semti olan Hamamönü, Ankara’nın en turistik ve popüler bölgelerinden biridir. Restoranlar, kafeler ve hediyelik eşya dükkanları ile ünlüdür.
  4. Cumhuriyet Müzesi: Ankara’nın diğer önemli müzelerinden biri olan Cumhuriyet Müzesi, Türkiye’nin modern tarihini anlatan eserler ve belgeler içermektedir.
  5. Anadolu Medeniyetleri Müzesi: Ankara’da bulunan en büyük müzelerden biri olan Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Anadolu’da yaşamış tarihî medeniyetlerin eserlerini barındırıyor.
  6. Gençlik Parkı: Ankara’nın en büyük parklarından biri olan Gençlik Parkı, yemyeşil bir alan üzerinde barındırdığı gölet, bisiklet parkuru ve diğer aktivitelerle ziyaretçilerine keyifli zaman geçirme imkanı sunuyor.

Ankara Etnografya Müzesi, tarihi dokusu ile ünlü Altındağ ilçesi içinde yer alır. Bu nedenle, ziyaretçiler müze ziyareti sonrası bu tarihi bölgeyi keşfetmek için yürüyerek birçok turistik yere ulaşabilirler.

Ankara Etnografya Müzesi’ni ziyaret etmek gerçekten unutulmaz bir deneyimdi. Türkiye’nin farklı bölgelerine ait kültürel öğeleri tek bir çatı altında görebilmek, zengin tarihimiz hakkında daha fazla bilgi edinebilmek ve geçmişimizle bağlantı kurabilmek için harika bir fırsattı. Müze içinde yer alan eserler, gerçekten hayranlık uyandırıcıydı ve her biri kendi hikayesine sahipti.

Müzenin tarihi atmosferi, beni adeta zaman tünelinde bir yolculuğa çıkardı ve geçmişin izlerini bugüne taşıdı. Bu nedenle, Ankara Etnografya Müzesi’ni ziyaret etmek isteyen herkese şiddetle tavsiye ediyorum. Kesinlikle pişman olmayacaksınız ve tarihimiz hakkında daha fazla bilgi edinmek için harika bir fırsat sunacak.

Pera Müzesi

Pera Müzesi İstanbul’un en özel müzelerinden biridir. Bugün sizlerle bu güzel müzeyi keşfedeceğiz. İstanbul’un kültürel mirasının en güzel örneklerinden biri olan müze, sanatseverler için gerçek bir cennet niteliğinde. Müzenin güncel sergileri, sanat eserleri, tarihi binası ve atmosferi, ziyaretçilerini adeta büyülüyor ve kendine hayran bırakıyor. Ben de bu yazımda sizlere Pera Müzesi’nin neden bu kadar özel olduğunu ve ziyaret etmenin neden önemli olduğunu anlatmak istiyorum. Hazırsanız, şimdi Pera Müzesi’nin büyüleyici dünyasına adım atalım!

İstanbul’da bulunan diğer müzeler ve gezilecek tarihi yerler hakkında bilgi almak isterseniz linki tıklayabilirsiniz.

Müzenin içinde bulunan eşsiz eserler

Pera Müzesi Tarihçesi

Pera Müzesi’nin tarihçesi oldukça ilginç ve zengin bir geçmişe sahip. Müze binası, 1893 yılında Osmanlı Bankası tarafından banka şubesi olarak inşa edilmiş. Döneminin en modern mimari örneklerinden biri olan bina, Fransız mimar Alexandre Vallaury tarafından tasarlanmış. Binanın mimarisinde Neo-Klasik ve Neo-Gotik tarzların birleşimi kullanılmış.

Osmanlı Bankası’nın 1999 yılında faaliyetlerini sonlandırmasının ardından, binanın sahibi İstanbul Bilgi Üniversitesi olmuş. Üniversite, binayı restore ederek 2005 yılında Pera Müzesi’ni açmış. Pera Müzesi’nin kuruluş amacı, İstanbul’un tarihi ve kültürel mirasını korumak, sergilemek ve bu mirası gelecek nesillere aktarmak olarak belirlenmiş.

Müzenin açılışından bu yana birçok geçici sergiye ev sahipliği yapmış ve önemli sanat eserlerini ziyaretçilerle buluşturmuş. Ayrıca, müze bünyesinde bulunan arşiv, kütüphane ve eğitim merkeziyle de kültürel faaliyetlere katkı sağlamaktadır. Pera Müzesi, İstanbul’un kültürel hayatına katkıda bulunan en önemli müzelerden biri olarak öne çıkıyor.

Müzede yer alan “İstanbul’dan Bizans’a: Yeniden Keşfin Yolları” sergisi

Pera Müzesi’nde Neler Var?

Pera Müzesi, İstanbul’da bulunan önemli müzelerden biri ve zengin bir koleksiyona sahip. Müze, Osmanlı İmparatorluğu’ndan modern döneme kadar uzanan farklı dönemlere ait sanat eserlerini bünyesinde barındırıyor.

Müzede yer alan Osman Hamdi Bey koleksiyonu, Türk resim sanatının en önemli isimlerinden birinin eserlerini içeriyor. “Kaplumbağa Terbiyecisi” adlı tablo, bu koleksiyonun en ünlü eseridir. Ayrıca, müzede Osmanlı dönemine ait seramikler, cam eserleri, el yazmaları ve minyatürler de yer alıyor.

Müzenin modern ve çağdaş sanat koleksiyonu, Türkiye’den ve dünyanın farklı yerlerinden sanatçıların eserlerini içermekte. Koleksiyonda, resim, heykel, fotoğraf, video ve enstalasyon gibi birçok farklı alanda eserler yer alıyor.

Pera Müzesi’nin bir diğer önemli koleksiyonu ise “Anadolu Ağız ve Nefes Çalgıları Koleksiyonu”dur. Bu koleksiyon, Anadolu’nun farklı bölgelerinden derlenen enstrümanların yanı sıra, Anadolu’nun müzik kültürüne dair belge, fotoğraf ve kayıtlar içeriyor.

Müze ayrıca, 19. yüzyıl Fransız gravür sanatı koleksiyonu, Osmanlı Bankası arşivi, Türkiye ve Ortadoğu tarihi koleksiyonu gibi farklı koleksiyonlarla da ziyaretçilerin ilgisini çekiyor.

Çağdaş sanat koleksiyonu

Pera Müzesi’nin bu zengin koleksiyonu, İstanbul’da sanat ve kültür turizminin önemli bir adresi haline gelmesini sağlamış. Müzeyi ziyaret edenler, farklı dönemlerin sanat eserleriyle tanışarak, tarihe ve sanata farklı bir bakış açısı kazanabilirler. Ayrıca yıl boyunca çok sayıda ve çeşitte geçici sergiler ve etkinlikler düzenleniyor.

Bu etkinliklerden biri de Pera Filmi‘dir.

Pera Film, müzenin sinema salonunda gerçekleştirilen film gösterimleri, film festivali ve söyleşiler gibi etkinlikleri kapsar. Her yıl birçok farklı tema etrafında düzenlenen programlarda, Türkiye’den ve dünyadan bağımsız, belgesel, kısa film, deneysel ve klasik olmak üzere birçok farklı türde film gösterimleri yapılır.

Pera Cafe

Pera Müzesi’nde bulunan Pera Cafe, müzenin ziyaretçilerine hizmet veren bir kafedir. Güzel bir bahçe manzarasına sahip olan Pera Cafe, İstanbul’un tarihi semtlerinden Beyoğlu’nun keyifli atmosferinde bulunmaktadır.

Müze ziyaretlerinin ardından, Pera Cafe’de dinlenerek keyifli bir mola verebilirsiniz. Çay, kahve, tatlı, kek ve sandviç gibi birçok farklı lezzeti bulabileceğiniz kafede, hem içeride hem de bahçede oturma seçenekleri mevcut. Ayrıca, Pera Cafe’de düzenlenen özel etkinlikler de bulunuyor.

Pera Müzesi’ne gelen ziyaretçilerin yanı sıra, Beyoğlu semtinde bulunanlar da Pera Cafe’ye uğrayarak güzel bir kahve molası verebilirler.

Pera Müzesi Nerede?

Eşsiz tarihi dokusu, sanat eserleri ve mimarisiyle öne çıkan Pera Müzesi, İstanbul’un kültürel mirasını zenginleştiren en önemli müzelerden biridir. Müzenin konumu da ayrı bir önem taşıyor. Beyoğlu’nun tam kalbinde yer alan Müze, İstiklal Caddesi’nin hemen yanında ve Galata Kulesi’ne yürüme mesafesinde bulunuyor. Bu sayede ziyaretçiler hem müzeyi keşfederken hem de İstanbul’un tarihi ve kültürel dokusunu yakından hissedebiliyorlar.

YOL TARİFİ

Pera Müzesi Giriş Ücreti 2023

Pera Müzesi giriş ücreti, yetişkinler için 80 TL, öğrenciler için 40 TL’dir. Ayrıca, öğretmenler ve 65 yaş üzeri ziyaretçiler için indirimli fiyatlar uygulanmaktadır. Çarşamba günleri öğrenciler müzeyi ücretsiz ziyaret edebilir.

Pera Müzesi, müze kart geçerli olan müzeler arasında yer almaktadır. Müze kart sahipleri, Müzeye ücretsiz veya indirimli giriş yapabilirler.

Pera Müzesi Ziyaret Saatleri 2023

Müze, Pazartesi günleri haricinde haftanın her günü ziyarete açık. Ziyaret saatleri ise Salı, Çarşamba, Perşembe ve Cumartesi günleri 10:00-18:00, Cuma günleri 10.00 – 22.00, Pazar günleri ise 12:00-18:00 şeklindedir.

Ancak, müze ziyaret saatlerinde herhangi bir değişiklik yapması durumunda, resmi internet sitesinden veya sosyal medya hesaplarından güncel bilgiye ulaşmak mümkün.

Müze içinde fotoğraf çekmek yasak. Ayrıca, müze içinde yemek ve içecek tüketimi de yasaklanmış. Ziyaretçilerin müzede sessiz olmaları ve eserlere zarar vermemeleri de önemle vurgulanıyor.

Pera Müzesi’ne Nasıl Gidilir?

Pera Müzesi, İstanbul’un Beyoğlu ilçesinde, İstiklal Caddesi üzerinde yer alıyor. Müzeye birçok ulaşım seçeneği mevcut.

  • Toplu Taşıma: İstanbul’daki her noktadan Taksim Meydanı’na gelen toplu taşıma araçlarını kullanarak, müzeye kolayca ulaşabilirsiniz. Taksim Meydanı’ndan Müzeye yürüyerek ulaşabilirsiniz.
  • Metro: Yenikapı-Hacıosman metro hattını kullanarak Taksim istasyonunda inebilirsiniz. Taksim Meydanı’ndan müzeye yürüyerek ulaşabilirsiniz.
  • Otobüs: Taksim Meydanı’na gelen birçok otobüs hattı mevcuttur. Taksim Meydanı’ndan müzeye yürüyerek ulaşabilirsiniz.
  • Taksi: İstanbul’daki her noktadan Müzeye taksiyle ulaşabilirsiniz.

Ayrıca, müze yakınlarında birçok otopark ve park yeri de mevcut.

Pera Müzesi Adres ve İletişim Bilgileri

Adres: Meşrutiyet Caddesi No: 65, Tepebaşı, Beyoğlu, İstanbul

Telefon: 0212 334 99 00

E-posta: info@peramuzesi.org.tr

Müzenin resmi internet sitesinden müze hakkında detaylı bilgi edinebilir, etkinlik takvimine, sergilere ve sanatçılara ilişkin güncel bilgilere ulaşabilirsiniz. Ayrıca, müze ile iletişime geçmek için internet sitesinde yer alan “İletişim” bölümündeki formu doldurabilirsiniz.

Pera Müzesi, İstanbul’un en özel müzelerinden biridir. Benim için müze, şehrin tarih ve kültür zenginliğini yansıtan bir hazine. Bu güzel Müzeyi ziyaret etmek, İstanbul’un tarihine ve sanatına doğru bir yolculuğa çıkmak gibi bir hissiyat uyandırıyor bende. Ayrıca, müzede sergilenen eserler ve düzenlenen etkinlikler ile sanatseverlerin her zaman ilgisini çekiyor.

Müzenin, İstanbul’da gezilecek yerler listesinde yer alması gereken önemli bir durak olduğunu düşünüyorum. Eğer İstanbul’a geliyorsanız, mutlaka bu harika Müzeye uğramalısınız. Hem tarih hem de sanat severler için unutulmaz bir deneyim sunacak olan müze, İstanbul’un kültür hayatına katkıda bulunan önemli bir yer. keyifli gezmeler!

Sultanahmet Camii | Tarihi, Mimari Özellikleri

Sultanahmet Camii, İstanbul‘un simgesi haline gelmiş, tarihi ve mimari özellikleriyle dünyanın en ünlü camileri arasında yer alıyor. İnşaatına 1609 yılında başlanan camii, Osmanlı dönemi klasik mimarisi ile barok mimarinin bir arada kullanıldığı eşsiz bir yapı. İstanbul’u ziyaret eden turistlerin mutlaka görmesi gereken bu tarihi camii, 23.5 metre çapıyla dünyanın en büyük kubbelerinden birine sahip olmasıyla da dikkat çekiyor. Bu yazıda, Sultanahmet Camii’nin özelliklerini ve tarihini yakından tanıyarak İstanbul’daki bu eşsiz yapıyı keşfetmeye ne dersiniz?

Sultanahmet Camii Tarihi

Sultanahmet Camii, Osmanlı Padişahı I. Ahmet tarafından yaptırılmış. İnşaatına 1609 yılında başlanan cami, mimar Sedefkar Mehmet Ağa tarafından tasarlanmış. Caminin inşası, yaklaşık 7 yıl sürmüş ve 1616 yılında tamamlanmış.

Cami, İstanbul’un tarihi yarımadasında yer alan Sultanahmet Meydanı’nda bulunuyor. Yapımı için 9 hektarlık bir alan tahsis edilmiş ve bu alanın içinde cami, avlu, mektep, kütüphane, çarşı, imaret ve hastane gibi yapılar yer alıyor.

Caminin inşası sırasında, çevredeki bazı binalar yıkılmış. Ayrıca, İstanbul’da o dönemde bulunan Bizans kiliselerinden bazıları da yıkılarak, caminin inşası için kullanılan taş ve sütunlar elde edilmiş.

Sultanahmet Camii | Tarihi, Mimari Özellikleri

Sultanahmet Camii’nin inşası sırasında, birçok teknik ve maddi sorunla karşılaşılmış. Caminin temelleri, yeraltı suyu nedeniyle sık sık çökmüş. Bu sorun, çevredeki evlerin su baskınına maruz kalmasına neden olmuş. Sorunun çözümü için, caminin temelleri taş bloklarla güçlendirilmiş.

Caminin inşasında oldukça kaliteli malzemeler kullanılmış. Caminin ana kubbesini örten 20 binden fazla İznik çinisi, Osmanlı dönemi sanatının en üst düzey örneklerindendir. Ayrıca, cami içindeki el dokuması halı dünyanın en büyük halısıdır.

Tarihi Camii, tarih boyunca birçok önemli olaya da tanıklık etmiş. I. Dünya Savaşı’nda, caminin minarelerinde gözlem yapmak için İngiliz askerleri yerleşmişler.

Sultanahmet Camii Mimarisi

Sultanahmet Camii, Osmanlı İmparatorluğu’nun en büyük ve en ihtişamlı camilerinden biri. Mimarisi, barok ve klasik Türk mimarisi özelliklerini bir arada taşıyor.

Caminin dış mimarisi oldukça etkileyici ve süslü. Caminin ana giriş kapısı, üzerinde geometrik desenler ve hat sanatı örnekleri olan iki minare tarafından çevrili. Caminin ana kubbesi, 43 metre yüksekliği ve 23,5 metre çapı ile oldukça büyük ve göz alıcı. Kubbeye altı yandan açılan yarım kubbe destekler eklenmiş.

Caminin iç mimarisi de oldukça dikkat çekiyor. İç mekanda mermer ve çini işçiliği örnekleri göze çarpıyor. Caminin mihrabı, kürsüsü ve minberi mermerden yapılmış ve Osmanlı dönemi süslemeleriyle süslenmiş. Caminin iç mekanı oldukça geniş ve aydınlık. Yüksek tavanları ve 260 penceresi sayesinde iç mekanın yeterince güneş ışığı alması sağlanmış.

Caminin avlusu da oldukça etkileyici bir mimariye sahip. Avlunun merkezinde bir şadırvan ve çeşme yer alıyor. Şadırvanın kubbesi, yeşil ve beyaz çinilerle süslenmiş. Caminin avlusunda ayrıca abdest alma yerleri de mevcut.

Caminin yapımında kullanılan malzemelerin kalitesi de oldukça yüksek. Kubbeyi örten 20 binden fazla çini İznik’ten getirilmiş. Caminin içerisindeki halı ise dünyanın en büyük halısı ve tamamen el dokuması. Halı, caminin iç mekanında 4 bin kişinin üzerinde oturabilecek büyüklükte.

Sultanahmet Camii’nin mimarisi, hem dış hem de iç mekanıyla büyüleyici bir etkiye sahip ve İstanbul’un en önemli tarihi yapılarından biri olarak kabul ediliyor.

Sultanahmet Camii İçi

Sultanahmet Camii içi

Sultanahmet Camii içi oldukça etkileyici bir tasarıma sahip. Cami içinde yer alan kubbe, ayaklar arasında geçen yaylar, tonozlar ve sütunlar, Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden biridir. Caminin içinde toplamda 260 pencere bulunuyor ve bu sayede gün boyunca doğal ışık alıyor.

Caminin içi 6 adet minareye sahip ve bu minareler cami çevresindeki binalardan daha yüksek. Caminin içindeki kıble duvarı, Osmanlı süsleme sanatının en güzel örneklerinden biri. Kıble duvarı üzerinde yer alan hat yazıları ve süslemeler de oldukça dikkat çekiyor.

Caminin mihrabı oldukça büyük ve mermer işlemelerle süslenmiş. Caminin içinde yer alan ayaklar arasında geçen yaylar, büyük bir özenle işlenmiş ve renkli camlarla süslenmiş. Ayrıca caminin içinde yer alan kubbe, büyük bir ustalıkla tasarlanmış ve güzel bir görünüm elde edilmiş.

Caminin içindeki halı ve avizeler de oldukça dikkat çekici. Halılar, Türk dokuma sanatının en güzel örneklerinden biri olarak kabul ediliyor ve caminin içine uygun bir şekilde tasarlanmış. Avizeler ise caminin içini aydınlatan şık ve zarif tasarıma sahipler.

Sultanahmet Camii içinde ayrıca Sultan 1. Ahmet’in mezarı da bulunuyor. Mezar, caminin içinde yer alan küçük bir oda şeklinde tasarlanmış. Caminin içinde yer alan diğer bölümler arasında medrese, kütüphane ve müze de yer alıyor.

Sultanahmet Camii Özellikleri

Sultanahmet Camii, İstanbul’da bulunan tarihi camiler arasında en bilinen ve en çok ziyaret edilen yapılar arasında geliyor. İnşaatı 1609-1616 yılları arasında tamamlanmış olan cami, Osmanlı dönemi mimarisinin en önemli örneklerinden biri. İşte Sultanahmet Camii’nin özellikleri:

  1. Mimari Özellikler: Sultanahmet Camii’nin mimarisi Osmanlı dönemi klasik mimarisi ile barok mimariyi bir arada kullanır. Cami, 64 x 72 metre boyutlarındaki bir dikdörtgen alan üzerine inşa edilmiş. Ana kubbesi 43 metre yüksekliğiyle oldukça etkileyicidir ve 23.5 metre çapıyla dünyanın en büyük kubbelerinden biridir.
  2. İç Mekan: Caminin iç mekanı oldukça geniş ve aydınlık. Caminin 260 penceresi sayesinde gün ışığı yeterince alıyor. İç mekandaki tavanlar yüksek bir şekilde tasarlanmış. Cami mihrabı, kürsüsü ve minberi mermerden yapılmış ve oldukça zengin Osmanlı süslemeleriyle bezenmiş.
  3. Avlu: Cami avlusunun ortasında yer alan şadırvan oldukça etkileyici. Avluda yer alan diğer yapılar arasında sebil, tuvaletler ve çamaşırhane yer alır.
  4. Malzemeler: Sultanahmet Camii’nin inşasında kullanılan malzemeler oldukça kalitelidir. Caminin ana kubbesini örten 20 binden fazla İznik çinisi dikkat çekicidir. Cami içindeki halı, el dokuması olup dünyanın en büyük halısıdır.
  5. Minareler: Sultanahmet Camii’nin dört minaresi var. Minarelerin yüksekliği 65 metre olup altıgen bir şekle sahip. Her minare, 3 şerefeli ve oldukça etkileyici bir tasarıma sahip.
  6. Süslemeler: Cami, geometrik desenler ve hat sanatı örnekleriyle süslenmiş. İç mekanda mermer ve çini işçiliği örnekleri de dikkat çekiyor. Ayrıca cami içinde bulunan lale motifleri de oldukça ünlüdür.
  7. Tarihi: Sultanahmet Camii, Osmanlı Padişahı I. Ahmet tarafından yaptırılmıştır. İnşaatın tamamlanması için yaklaşık 7 yıl süre harcanmış.
Sultanahmet Camii İçinden Görüntü

Sultanahmet Camii Bölümleri

Sultanahmet Camii, İstanbul’un en popüler turistik mekanlarından biri ve cami bölümlerinin dışında dünyanın dört bir yanından diğer yapılar da görmek için gelen ziyaretçilerle dolu. İşte Sultanahmet Camii’nin yanındaki diğer yapılar:

1. Sultan 1. Ahmet Türbesi:

Sultan 1. Ahmet Türbesi, cami avlusunun gidişinde yer alıyor. Türbede, Osmanlı döneminin en ünlü padişahlarından biri olan Sultan 1. Ahmet’in mezarı bulunuyor. Türbe, İstanbul’un en güzel türbelerinden biri ve içinde bulunan tarihi eserler ve süslemeler oldukça etkileyici. Ziyaretçiler, türbeyi ziyaret ederek Osmanlı İmparatorluğu’nun tanıkları olabilirler.

2. Sıbyan Mektebi:

Sultanahmet Camii’nin doğu kıyısında yer alan Sıbyan Mektebi, Osmanlı döneminde eğitim vermek için kullanılmış. Çocuklara burada dini eğitim verilerek ve okuma yazma öğretilmiş. Mektep, Osmanlı mimarisinin güzel örneklerinden biri ve şimdi bir müze olarak hizmet veriyor. Ziyaretçiler, burada Osmanlı dönemi eğitim sistemi hakkında bilgi edinebilirler.

3. Medrese:

Sultanahmet Camii’nin batı tarafında yer alan medrese, Osmanlı döneminde dini eğitim vermek için kullanılmış. Medrese, günümüzde müzeye dönüştürülmüş. Ziyaretçiler medresenin içinde bulunan tarihi eserler ve süslemeleri görebilirler.

4. Sultanahmet Hamamı:

Sultanahmet Camii’nin bulunduğu yerde olan hamam, Osmanlı döneminde camiye gelen insanların temizlenmesi için kullanılmış. Hamam, şimdi bir müze olarak ziyaret edilebiliyor. Ziyaretçiler, hamamın içindeki farklı odaları ve yapıları keşfedebilirler.

5. Muvakkithane

Muvakkithane, Osmanlı Devleti’nde camilerdeki namaz vakitlerinin tespit edilmesi ve müezzinlerin uygun zamanda ezan okuması için kullanılan bir mekandır. Muvakkithane, caminin mimari yapısının bir parçası olarak genellikle avluda veya minarelerde yer alıyor.

Sultanahmet Camii’nin muvakkithanesi, caminin doğu minaresinde yer alıyor. Burada güneş ışınlarının açısına göre hesaplanan namaz vakitleri, caminin saat kulesinde gösteriliyor. Ayrıca burada özel bir odada bulunan “muvakkithane saati” ile de namaz vakitleri belirlenmekteydi. Günümüzde ise teknolojinin gelişmesiyle birlikte namaz vakitleri dijital sistemlerle hesaplanıyor ve caminin çeşitli yerlerindeki saatlerde gösteriliyor.

6. Kütüphane

Sultanahmet Camii’nin kütüphanesi, caminin kuzeydoğu köşesinde yer almaktadır. Kütüphane, caminin inşasının bitirilmesinden yaklaşık 50 yıl sonra, 1766 yılında yapılmış.

Kütüphane, Osmanlı döneminde yazma eserlerin korunması ve saklanması amacıyla yapılmış. Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde, Batı ülkelerinden getirilen matbaa teknolojisi sayesinde yazma eserlere olan ilgi azalmış. Ancak, kütüphane günümüzde hala önemli bir kültürel miras olarak korunuyor.

Sultanahmet Camii Kütüphanesi, yaklaşık 3 bin el yazması kitap, Kur’an-ı Kerim ve hadis kitapları, tefsirler, fıkıh kitapları, tarih kitapları, şiir kitapları ve daha birçok konuda kitaplar içeriyor. Kitapların çoğu Osmanlıca yazılmış ve ciltleri altın varaklarla süslenmiş. Kütüphanede ayrıca bazı eski Osmanlı haritaları da bulunuyor.

Sultanahmet Camii Kütüphanesi, ziyaretçilere açık değil. Ancak, özel izinlerle araştırmacılara ve ilgililere kapıları açılıyor.

7. Arasta Çarşısı:

Caminin doğu kıyısında yer alan Arasta Çarşısı, Osmanlı dönemindeki çarşıların örneklerinden biridir. Burada birçok hediyelik eşya, el işleri ve geleneksel Türk eşyaları satılıyor.

8. Darüş-şifa

Sultanahmet Camii Darüş-şifa, yani hastane, Osmanlı İmparatorluğu döneminde sağlık hizmetleri vermek için yapılmış bir bölüm. Darüş-şifa, caminin güneybatı köşesinde yer alıyor.

Sultanahmet Camii Darüş-şifa, Sultan 3. Ahmet tarafından 1701 yılında yaptırılmış. Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde yapılmış bir hastane olan Darüş-şifa, özellikle İstanbul’da yaşayan yoksul halkın ücretsiz sağlık hizmetlerine erişmesini sağlamış.

Darüş-şifa’nın içinde, hastaların tedavi edildiği bölümler, ilaç deposu, cerrahi aletlerin saklandığı bölümler ve doktorların ve diğer sağlık çalışanlarının odaları yer alıyor. Darüş-şifa’da görev yapan doktorlar ve diğer sağlık çalışanları, en son teknolojileri kullanarak hastaların tedavisini gerçekleştirmişler.

Bugün, Sultanahmet Camii Darüş-şifa bölümü, ziyaretçiler için açık değil ve kullanılmıyor. Ancak, caminin tarihi ve kültürel mirasını anlamak için önemli bir yer olarak kabul edilmektedir.

9. Hünkar Kasrı:

Sultanahmet Camii’nin kuzeydoğu köşesinde yer alan Hünkar Kasrı, Osmanlı İmparatorluğu döneminde padişahların ziyaretleri için yapılmış bir bölümdür. Hünkar Kasrı, Sultanahmet Camii’nin en ihtişamlı bölümlerinden biridir.

Hünkar Kasrı’nın yapım tarihi tam olarak bilinmiyor, ancak Sultan 3. Ahmet döneminde yapıldığı tahmin ediliyor. Hünkar Kasrı, padişahların camiye geldiklerinde konaklama ve dinlenme amaçlı kullanılmış. Ayrıca, padişahların camiye gelmeden önce burada hazırlık yapmaları ve giyinmeleri için de kullanılmış.

Hünkar Kasrı’nın içinde, padişahların kullanımı için odalar, mutfaklar ve banyolar bulunuyor. Ayrıca, Hünkar Kasrı’nın en üst katında, caminin avlusunu ve İstanbul’un muhteşem manzarasını seyredebilecekleri bir seyir terası da bulunuyor.

Bugün, Hünkar Kasrı müze olarak kullanılmaktadır ve ziyaretçilere açıktır. Ziyaretçiler, kasrın içindeki odaları, banyoları ve mutfakları gezebilir ve Osmanlı İmparatorluğu’nun padişahlarına ait eşyaları ve dekorasyonları görebilirler. Ayrıca, seyir terasından İstanbul’un tarihi yarımadasını ve Haliç’i seyredebilirler.

Sultanahmet Camii Hikayesi

Sultanahmet Camii, İstanbul’un en ünlü tarihi yapılarından biridir ve aynı zamanda Türkiye’nin en önemli dini merkezlerinden biridir. Bu caminin hikayesi, İstanbul tarihinin en önemli olaylarına ve kişiliklerine dayanmaktadır.

Sultanahmet Camii’nin hikayesi, Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu Osman Bey’in torunu, İstanbul’un fethi sırasında İstanbul’u kuşatan Türk ordusunun komutanı Sultan Mehmed’in tahta çıkışına kadar uzanmaktadır. 15. yüzyılın sonunda İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu’nun kontrolü altındaki en büyük şehirlerden biriydi ve Sultan Mehmed, İstanbul’un fethiyle ilgili olarak büyük bir vizyonu olan bir liderdi. 1453 yılında İstanbul’un fethiyle sonuçlanan kuşatmanın ardından, Sultan Mehmed, şehrin dini merkezlerini restore etmek ve güçlendirmek için büyük bir projeye girişti.

Sultan Mehmed’in bu projelerinden biri, Ayasofya Kilisesi’nin camiye dönüştürülmesiydi. Ancak bu projenin gerçekleştirilmesi birkaç yıl alacaktı. Bu süre içinde Sultan Mehmed, İstanbul’un eski Bizans sarayı alanında, şimdiki Sultanahmet Meydanı’nda bir cami inşa etmeye karar verdi.

Caminin inşası, Sultan Mehmed’in 1609’da tahta çıkmasından sonra başladı. İnşaatın tamamlanması birkaç yıl aldı ve cami 1616 yılında ibadete açıldı. Cami, Sultanahmet Camii olarak adlandırıldı ve İstanbul’un en önemli dini merkezlerinden biri haline geldi.

Sultanahmet Camii, Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden biri olarak kabul edilir. Caminin büyük bir kubbesi ve altı minaresi vardır. Kubbe, içerideki mekana bol miktarda doğal ışık sağlamak için birçok pencere ile delinmiştir. Ayrıca cami, muhteşem çinileri, güzel işlemeleri ve ahşap kaplamaları ile de ünlüdür.

Bugün tarihi camii, İstanbul’un en önemli turistik mekanlarından biridir ve her yıl binlerce turist tarafından ziyaret edilmektedir. Cami, İstanbul’un tarihi yarımadasındaki diğer önemli turistik yerlerle birlikte gezilebilir. Ancak Sultanahmet Camii’nin hikayesi, İstanbul tarihindeki önemli olayların bir yansımasıdır ve cami, sadece bir mimari yapı değil, aynı zamanda İstanbul’un tarihini yansıtan bir anıttır.

Sultanahmet Camii Nerede?

Cami, İstanbul’un tarihi yarımadasında yer alan Sultanahmet Meydanı’nda bulunmaktadır. Cami, Ayasofya Müzesi ve Topkapı Sarayı‘na yakın konumuyla bilinmektedir.

YOL TARİFİ

Adres: Binbirdirek, At Meydanı Cd No:10, 34122 Fatih/İstanbul

Sultanahmet Camiine Nasıl Gidilir?

Tarihi camii, İstanbul’un tarihi yarımadasında yer alan Sultanahmet Meydanı’nda bulunmaktadır ve şehir merkezinde yer aldığı için ulaşım açısından oldukça kolaydır. İstanbul’un her noktasından toplu taşıma araçları, taksi veya yürüyerek rahatlıkla ulaşılabilir.

Toplu taşıma araçları ile ulaşım:

İstanbul’da en yaygın kullanılan toplu taşıma araçlarından biri tramvaydır ve Sultanahmet Camii’ne ulaşmak için T1 tramvay hattını kullanabilirsiniz. Şehrin farklı noktalarından tramvayla Sultanahmet durağına kadar gelip, buradan yürüyerek Sultanahmet Camii’ne ulaşabilirsiniz.

Ayrıca, metroyu kullanarak Marmaray’ın Sirkeci durağında indikten sonra yürüyerek veya tramvayla Sultanahmet Meydanı’na ulaşabilirsiniz.

Taksi ile ulaşım:

Şehrin her noktasından taksiyle Sultanahmet Meydanı’na ulaşmak mümkün. Ancak, İstanbul’da trafik sıkışıklığı nedeniyle taksi ile ulaşım zaman zaman zorlu olabilir.

Yürüyerek ulaşım:

Eğer şehir merkezinde kalıyorsanız, Sultanahmet Camii’ne yürüyerek de ulaşabilirsiniz. Bu sayede şehrin tarihi atmosferini keşfedebilir, yolda birçok tarihi yapıyı da görme fırsatı bulabilirsiniz.

Özetle, İstanbul’un her noktasından tramvay, metro ve taksi gibi toplu taşıma araçları kullanarak veya yürüyerek Sultanahmet Camii’ne ulaşmak mümkündür.

Sultanahmet Camii Yakınlarında Gezilecek Yerler

Eşsiz mimariye sahip camii, İstanbul’un en önemli turistik mekanlarından biri olduğu için çevresinde birçok turistik yer bulunmaktadır. Sultanahmet Meydanı’nda bulunan bu camii, tarihi ve kültürel açıdan zengin bir bölgede yer almaktadır. İşte Sultanahmet Camii çevresinde gezilebilecek yerler:

  1. Ayasofya Müzesi: Sultanahmet Meydanı’nda bulunan Ayasofya Müzesi, Bizans İmparatorluğu döneminde yapılmış olan ve sonrasında cami olarak kullanılan bir yapıdır.
  2. Topkapı Sarayı: Osmanlı İmparatorluğu’nun en önemli yapılarından biri olan Topkapı Sarayı, Sultanahmet Camii’ne oldukça yakın bir konumda bulunmaktadır.
  3. Kapalıçarşı: Tarihi dokusuyla ünlü Kapalıçarşı, Sultanahmet Camii’ne yürüme mesafesinde bulunmaktadır. Kapalıçarşı’da geleneksel Türk el sanatları, hediyelik eşyalar, takılar, halılar ve daha birçok ürün bulabilirsiniz.
  4. Mısır Çarşısı: Baharatların, kuruyemişlerin ve diğer geleneksel Türk ürünlerinin satıldığı Mısır Çarşısı da Sultanahmet Camii’ne yakın bir konumdadır.
  5. Yerebatan Sarnıcı: Bizans İmparatorluğu döneminden kalma bir su sarnıcı olan Yerebatan Sarnıcı, Sultanahmet Camii’nin hemen yakınında yer almaktadır.
  6. Sultanahmet Köftecisi: Sultanahmet Köftecisi, İstanbul’un en ünlü köfte restoranlarından biridir ve Sultanahmet Camii’nin hemen yanındadır.

Camii çevresinde birçok diğer tarihi ve turistik yer de bulunmaktadır. Bu yerler arasında Sultanahmet Meydanı, Sokollu Mehmet Paşa Camii, Türk ve İslam Eserleri Müzesi, Gülhane Parkı gibi mekanlar sayılabilir.

Sultanahmet Camii Etrafında Yeme İçme

Camii’nin bulunduğu bölge, İstanbul’un tarihi yarımadası olarak bilinen ve pek çok tarihi eser ile ünlü olan yerlerinden biridir. Bu nedenle, bölgede birçok yeme içme seçeneği bulunuyor. Sultanahmet Meydanı ve çevresindeki sokaklarda, geleneksel Türk yemeklerinin yanı sıra uluslararası mutfağın da seçkin örneklerini sunuluyor.

Sultanahmet’te denemeniz gereken yemekler arasında köfte, kebaplar, lahmacun, pide, döner, mantı, kuru fasulye, pilav, meze çeşitleri, baklava ve künefe gibi tatlılar yer almaktadır. Ayrıca, çay bahçeleri ve kahvehanelerde oturarak keyifli bir vakit geçirebilir, Türk kahvesi veya çay eşliğinde tatlı ikramları ile kendinizi şımartabilirsiniz.

Bölgede özellikle Sultanahmet Meydanı çevresinde, tarihi bir atmosferde yemek yiyebileceğiniz birçok restoran ve kafe bulunmaktadır. Bunların yanı sıra, sokak aralarındaki küçük esnaf lokantalarında da lezzetli yemekler bulabilirsiniz.

Sultanahmet Camii çevresindeki yeme içme mekanlarının bazıları şunlar:

  1. Sultanahmet Köftecisi: Türk kebabı ve köfte çeşitleri sunan bir restoran.
  2. Doy Doy Restaurant: Türk mutfağından lezzetler sunan bir restoran.
  3. Hafız Mustafa 1864: Tatlılarıyla ünlü bir pastane.
  4. Saray Muhallebicisi: Türk tatlıları ve dondurmaları ile ünlü bir mekan.
  5. Pandeli: Tarihi bir kahvehane ve restoran.
  6. Matbah Restaurant: Osmanlı mutfağından seçkin yemekleriyle ünlü bir restoran.

Sultanahmet Camii’nin çevresindeki yeme içme mekanları, tarihi bir atmosferde keyifli bir yemek deneyimi sunuyor. Tarihi mekanlarda yemek yemek, İstanbul deneyiminizi daha da unutulmaz hale getirecektir.

Camii, İstanbul’un tarihi ve kültürel dokusunun önemli bir parçasıdır ve yıllardır ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir. Yapımında kullanılan malzemeler, mimarisi ve tarihi özellikleriyle sadece İstanbul’da değil, dünya genelinde de benzersiz bir yapıdır. Sizlere bu makalemde bu muhteşem camii’nin tarihinden, mimarisine ve çevresindeki yerlerden bahsettim. Umarım bu yazı, Sultanahmet Camii hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenleriniz için faydalı olmuştur. Eğer İstanbul’a seyahat planlarınız arasında Sultanahmet Camii varsa, bu yazıyı bir rehber olarak kullanabilirsiniz. Keyifli Gezmeler!

Topkapı Sarayı

Topkapı Sarayı, İstanbul‘un en önemli tarihi ve turistik yerlerinden biridir. Osmanlı İmparatorluğu’nun hüküm sürdüğü dönemde, 15. yüzyıldan 19. yüzyılın ortalarına kadar, saray, padişahların yaşadığı, yönetim işlerinin yürütüldüğü ve devletin büyük bölümünün idare edildiği bir merkezdi. Bu muhteşem yapı 1985 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilmiş. Zengin tarihi, eşsiz mimarisi, ve kültürel birikimiyle dünya genelindeki ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir. Sarayda, Osmanlı İmparatorluğu’na ait birçok önemli eser, obje, belge ve sanat eseri sergileniyor. Bu eserler, İstanbul’un tarihi ve kültürel mirasını anlamak için önemli bir kaynak teşkil ediyor. Sarayın bahçeleri, avluları, odaları, harem dairesi ve diğer yapıları, bizlere Osmanlı İmparatorluğu’nun yükselişinden çöküşüne kadar geçen süre içinde yaşanan olaylara, politik gelişmelere, sosyal hayata ve sanat dünyasına dair ilginç bilgiler sunuyor.

”Osmanlı İmparatorluğu’nun İhtişamını Keşfedin!”

Topkapı Sarayı Tarihi

Saray, İstanbul’un Fatih semtinde yer alan ve Osmanlı İmparatorluğu’nun 15. yüzyıldan 19. yüzyılın sonlarına kadar kullanılan en önemli sarayıdır. Saray, 1465-1478 yılları arasında Sultan II. Mehmed tarafından inşa edilmiştir.

Saray İstanbul‘un tarihi yarımadasında, Marmara Denizi’nin kuzey kıyısında, Sarayburnu denilen tepenin üzerinde bulunuyor. Saray, geniş bir alanı kaplıyor ve içerisinde çok sayıda yapı, bahçe, avlular ve müze bulunuyor. Saray, Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetim merkezi olarak hizmet vermiş ve bu nedenle birçok önemli olaya ev sahipliği yapmış. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde ise Dolmabahçe Sarayı ve Yıldız Sarayı gibi yeni saraylar inşa edildiği için Saray, yönetim merkezi olarak kullanılmaktan alınmış.1924 yılında müze olarak hizmet vermeye başlamış ve günümüzde Türkiye’nin en popüler turistik yerlerinden biri.

Topkapı Sarayı‘nın en ünlü bölümleri arasında, Harem, Divan-ı Hümayun, Bağdat Köşkü, İbrahim Paşa Sarayı, III. Selim Kütüphanesi ve Has Ahırlar yer almaktadır. Ayrıca, sarayda Osmanlı padişahlarının giysileri, silahları, mücevherleri, tabloları ve diğer sanat eserleri sergileniyor.

Sarayın muhteşem görüntüsü

Topkapı Sarayı Mimari Özellikleri

Topkapı Sarayı, Bizans ve Osmanlı mimarisinin en iyi örneklerinden biridir. Saray, sadece Sultan II. Mehmed’in emriyle inşa edilmedi, aynı zamanda daha sonraki padişahlar tarafından da genişletildi ve yeniden yapılandırıldı. Bu nedenle, sarayda farklı dönemlere ait mimari özellikler gözlemlenebilir. Sarayın kapıları, sütunları, kubbeleri ve avluları, İslam mimarisinin güzel örnekleridir. Sarayın mozaik ve fresklerinde, Bizans sanatının etkileri görülür.

Saray birçok avlusu ve binasıyla oldukça geniş bir alanı kaplamaktadır. Sarayın ana girişi, Sultanahmet Meydanı’na bakan Bab-ı Humayun kapısıdır. Bu kapıdan geçildiğinde, sarayın ilk avlusuna girilir. Bu avluda, sağda Sultan II. Mehmed’in inşa ettiği, Dikilitaş olarak bilinen bir antik yapı ve sol tarafta Divan-ı Hümayun adı verilen bir bina bulunmaktadır.

Sarayın ikinci avlusu, Enderun avlusu olarak adlandırılır ve sarayın en önemli bölümlerinden biri olan Harem, bu avluda yer alır. Harem, sarayın özel bölümüdür ve sadece padişahın ailesi ve hizmetkarları tarafından kullanılmış. Harem’in mimarisi, sade ve işlevsel özellikleri ile dikkat çekiyor.

Sarayın diğer önemli yapıları arasında, III. Ahmet Çeşmesi, Has Ahırlar, IV. Murat Köşkü ve IV. Mehmed Kütüphanesi yer almaktadır. Sarayın bahçeleri de oldukça geniş ve içerisinde farklı bitki türleri ve çiçekler bulunuyor.

Babüssade Kapısı

Topkapı Sarayı’nın Yerleşimi ve Bölümleri

Topkapı Sarayı, Sarayburnu’nda yer alıyor. Saray, üç ana bölümden oluşuyor. İç Kale, Dış Kale ve Kutsal Emanetler Bölümü.

İç Kale, sarayın en önemli bölümüdür ve sultanın ve ailenin yaşadığı yer. İç Kale, büyük bir duvarla çevrilidir ve kapıları birlikler tarafından korunur. İç Kale, birçok yapı, bahçe ve avludan oluşur. İç Kale’nin en büyük yapısı, Bağdat Köşkü’dür. Bu köşk, 17. yüzyılın sonunda inşa edilmiş ve sultanın özel yaşam alanıdır. İç Kale’nin diğer önemli yapıları arasında Harem, Hünkar Kasrı, İbrahim Paşa Sarayı ve Sultan II. Selim Kütüphanesi yer alır.

Dış Kale, sarayın ikinci bölümüdür ve sarayın yönetim bölgesidir. Dış Kale, Divan-ı Hümayun, Divan-ı Hümayun Salonu, Kiler Bölümü, Mutfak Bölümü ve Arz Odası gibi birçok yapıyı barındırır. Divan-ı Hümayun, sarayın yönetim merkezidir ve padişahın vezirleriyle birlikte hüküm bulunduğu yer.

Kutsal Emanetler Bölümü, sarayın üçüncü bölümüdür ve Osmanlı İmparatorluğu’nun kutsal emanetlerinin korunduğu yer. Bölümde, Hz. Muhammed’in kılıcı, mührü, saçı ve dişinin yanı sıra Hz. Ömer’in, Hz. Osman’ın ve Hz. Ali’nin eşyaları da bulunur.

Saray, ayrıca Enderun ve Has Oda gibi özel bölümleri de barındırır. Enderun, sarayın eğitim bölümüdür ve burada padişahın hizmetkarları yetiştirilirdi. Has Oda ise sultanın özel odasıdır ve sarayın en iyi korunan bölümlerinden biridir.

Sarayın İçinde bulunan önemli eserler

Topkapı Sarayı’nın En Önemli Eserleri ve Müzeleri

Sarayın en önemli eserleri:

  1. Kutsal Emanetler Bölümü: Bu bölümde İslam dünyasının en önemli kutsal eşyaları arasında yer alan Peygamberimizin saçı, sakalı, mübarek dişi ve mührü sergilenmektedir. Ayrıca, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali’nin kılıçları, Hz. Fatıma’nın eldiveni ve Hz. Yusuf’un çeyiz sandığı gibi diğer önemli eserlerde sergileniyor.
  2. Hazine Bölümü: Osmanlı İmparatorluğu’nun zengin mirasından birçok eserin yer aldığı bu bölümde, padişahların tahtları, tacı, el yazmaları, mücevherleri ve diğer değerli eşyalar sergileniyor.
  3. Saray bahçeleri: Saray bahçeleri, İstanbul’un en güzel bahçeleri arasında yer alır. Bahçelerde yer alan havuzlar ve süslemeler Osmanlı mimarisinin ve dekorasyon sanatının en güzel örneklerini sergiler.
  4. Kıyafetler Bölümü: Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihindeki giyim tarzlarına ait birçok eserin yer aldığı bu bölümde, padişahların giyimleri, harem kıyafetleri ve askeri kıyafetler sergileniyor.
  5. Silahlar Bölümü: Osmanlı İmparatorluğu döneminde kullanılan silahların bulunduğu bölümde, kılıçlar, tüfekler, yaylar ve oklar sergileniyor.
  6. Arkeoloji Müzesi: Osmanlı İmparatorluğu döneminden önceki tarihlerde kullanılan öğelerin yer aldığı bu müzede, Hitit, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait eserler sergileniyor.
Topkapı Sarayı İçi

Topkapı Sarayı’nın Görülmesi Gereken En Önemli Noktaları

Topkapı Sarayı, zengin tarihi ile dünya çapında değerli bir müze. Sarayın görülmesi gereken en önemli noktalarını şöyle sıralayabiliriz;

  1. Harem Dairesi: Sarayın en ünlü manzaralı bölümlerinden biri olan Harem Dairesi, Osmanlı İmparatorluğu’nun haremi olarak kullanılmış. Bu bölüm, sarayın en güzel süslemeleri ve zengin iç mekanları ile dikkat çekiyor.
  2. Mücevherler Dairesi: Topkapı Sarayı’nda bulunan mücevherler, Osmanlı İmparatorluğu’nun zenginliklerini belirleyen nadide eserlerdir. Mücevherler Dairesi’nde, inciler, elmaslar, zümrütler, yakutlar ve daha birçok kıymetli taş yer alır.
  3. İkinci Avlu: İkinci Avlu, sarayın en büyük avlusu ve en canlı kumandanlarından biridir. Bu avluda, Divan-ı Hümayun, Ağalar Dairesi, Has Oda, ve Darphane gibi önemli yapılar yer alır.
  4. Kutsal Emanetler Dairesi: Topkapı Sarayı’nda, İslam dünyasının en kutsal eserleri arasında yer alan Peygamber Efendimizin (sav) çeşitli eşyalarının ve diğer İslami kutsal emanetlerin sergilendiği bölümdür.
  5. Arkeoloji Müzeleri: Sarayın dışında yer alan İstanbul Arkeoloji Müzeleri, dünyanın en büyük arkeoloji müzelerinden biridir. Müzede, Antik Mısır, Antik Yunan ve Roma dönemlerine ait birçok eser sergilenir.

Sarayın bu önemli noktaları, sarayın tarihi, kültürel ve mimari zenginliğini gösteren bölümlerdir. Ziyaretçiler, bu bölümleri gezerek, Osmanlı İmparatorluğuna ait güzellikleri keşfedebilir ve bu deneyimden hatıralar biriktirebilirler.

Topkapı Sarayı Ziyaretçilerine Sunulan Hizmetler

  1. Rehberlik hizmeti: Sarayda, rehberler eşliğinde tarih ve kültür hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. Ayrıca, müzede sesli rehberler de mevcut.
  2. Restoran ve kafe hizmetleri: Sarayın bahçelerinde yer alan restoran ve kafelerde Osmanlı mutfağından yemekler ve içecekler sunuluyor.
  3. Hediyelik eşyalar: Sarayın içinde ve dışında hediyelik eşyalar bulunuyor. Bu mağazada, Osmanlı İmparatorluğu geneline ait küçük hediyelik eşyalar, kitaplar ve takılar gibi birçok şey satın alabilirsiniz.
  4. Engelliler için özel hizmetler: Sarayda, engelliler için özel girişler, rampalar ve asansörler mevcut.
  5. Özel turlar: Topkapı Sarayı’nda özel turlar da mevcuttur. Bu turlar, sarayın farklı bölümlerini ve daha fazla bilgi edinmek için oldukça ideal.
  6. Sanal tur imkanı: Sarayın web sitesinde yer alan sanal tur seçeneği ile sarayın farklı bölümlerini sanal olarak gezebilir ve müze hakkında daha fazla bilgi edinebilirsiniz.

Sarayı tarih, kültür ve mimari içeriği zengin bir deneyim sunuyor. İhtiyaçlara göre sağlanan hizmetler ve imkanlar sayesinde, müzeyi kolayca gezebilir ve bu deneyimlerden en iyi şekilde yararlanabilirsiniz.

Topkapı Sarayı Hikayeleri ve Anıları

Tarihi Saray, Osmanlı İmparatorluğu’nun en önemli sembollerinden biri ve zengin geçmişi boyunca pek çok ilginç hikaye ve anıya sahip. İşte bu ihtişamlı Sarayın en ilginç hikayelerinden bazıları:

  1. Hırka-i Saadet Odası: Kutsal Emanetler Dairesi’nin bir bölümü olan Hırka-i Saadet Odası, İslam dünyasının en kutsal mekanlarından biridir. Burada Hz. Muhammed’in (sav) hırkası ve diğer önemli İslam eserleri sergilenir. Osmanlı sultanları, tahta çıktıklarında bu odayı ziyaret eder ve burada dua ederlerdi.
  2. III. Mustafa’nın Yalnız Ölümü: III. Mustafa, Osmanlı İmparatorluğu’nun 18. yüzyıldaki padişahıydı. Sarayda yaşayan birçok insan gibi, o da büyük bir yalnızlık içinde öldü. Saray’ın müdürü padişahın cansız bedenini bir odada buldu ve kimse bilmeden onu Saray dışındaki türbesine defnetti.
  3. Harem’in Gizemli Hayatı: Topkapı Sarayı’nın Harem bölümü, Osmanlı İmparatorluğu’nun haremi olarak kullanılmıştır. Bu bölüm, sultanların eşleri, cariyeleri ve çocukları tarafından kullanılırdı. Harem’in içinde yaşayan kadınlar, dış dünyadan tamamen izole edilmiş ve burada yalnızca diğer kadınlarla iletişim kurabilirlerdi.
  4. İmparatoriçe Eugenie’nin Ziyareti: 1869 yılında, Fransa İmparatoriçesi Eugenie, eşi III. Napolyon ile birlikte Osmanlı İmparatorluğu’na ziyarette bulundu. Eugenie, Topkapı Sarayı’nı ziyaret etti ve burada çok etkilendiği bir kolye satın aldı. Kolye, bugün Louvre Müzesi’nde sergilenmektedir.
  5. III. Selim’in haremdeki yasak aşkı: III. Selim, Topkapı Sarayı’nda haremde yaşayan birçok kadınla ilişki yaşamış. Ancak en önemli aşkı, haremdeki bir cariye olan Mihrişah Sultan ile yaşadığıdır. Bu ilişki, III. Selim’in saltanatının sonlarına doğru ortaya çıkmış.

Topkapı Sarayı Nerede?

Saray, İstanbul’un Avrupa yakasında, Fatih ilçesinde, Sarayburnu’nda yer almaktadır. Sarayın tam adresi Sultanahmet, Topkapı Sarayı, 34122 Fatih/İstanbul’dur. Saray, şehrin tarihi yarımadasında yer almakta ve diğer tarihi mekanlarla da en yakın mesafededir.

Topkapı Sarayı’na Nasıl Gidilir?

Topkapı Sarayı, İstanbul’un tarihi yarımadası olarak bilinen Sultanahmet meydanında yer almaktadır. Saraya ulaşmak için aşağıdaki seçeneklerden biri tercih edilebilir:

  1. Toplu Taşıma: İstanbul’da halk otobüsleri, tramvaylar, metro ve feribotlar gibi birçok toplu taşıma seçeneği bulunuyor. Topkapı Sarayı’na en yakın tramvay istasyonu “Gülhane” dir. Bu istasyondan Topkapı Sarayı’na giderken yaklaşık 10 dakikada ulaşabilirsiniz.
  2. Otobüsle: Topkapı Sarayı’na en yakın duraklar “Sultanahmet” ve “Topkapı” duraklarıdır. İstanbul’da birçok otobüs hattı bu duraklardan geçmektedir. Eminönü’nden kalkan 47, 47E, 47Ç, 47N, 87, 87B, 87Ö, 87A, 145, 145B, 145S numaralı otobüsler Sultanahmet’e kadar gitmektedir.
  3. Metro ile: Topkapı Sarayı’na en yakın metro istasyonu “Sultanahmet” istasyonudur. M1A hattı üzerinde yer alan Sultanahmet istasyonuna gelerek Topkapı Sarayı’na yürüyerek ulaşabilirsiniz.
  4. Tramvay ile: T1 tramvay hattı da Topkapı Sarayı’na ulaşmak için kullanılabilir. Sultanahmet ve Gülhane tramvay durakları saraya yakın duraklardır.
  5. Taksi: İstanbul’da birçok taksi durağı bulunuyor. Saray’a taksilerle ulaşım, trafik yoğunluğuna ve mesafeye göre değişir.
  6. Özel Araç: Topkapı Sarayı, İstanbul’un tarihi yarımadasında yer aldığı için ulaşımı araçla biraz zor. Araçla gelmek isteyenler, merkez şehiriçi trafik yoğunluğu ve park zorlukları nedeniyle zorluk yaşayabilirler. Ancak, Topkapı Sarayı’nın birkaç özel otoparkı bulunmaktadır.
  7. Yürüyerek: Sultanahmet semti, İstanbul’un turistik yerlerinin çoğuna yürüme mesafesinde olduğu için buradan Saraya ulaşmak oldukça kolay. Ancak, yürüyüş aralığı uzun olabilir ve İstanbul’da yaz sıcaklıklarını da düşünmek gerekir. Bu nedenle yürüyüş sırasında yanınıza su almayı unutmayın😉

Topkapı Sarayı Giriş Ücreti 2023

  • Tam bilet: 100 TL
  • Öğrenci bileti: 50 TL

Ayrıca, 18 yaş altı çocukları, öğretmenleri, basın mensupları, engelliler ve birinci derece yakınları ile müze kart sahipleri Topkapı Sarayı’na ücretsiz girebilirler. Ancak, ücretsiz giriş için belgelerini göstermeleri gerekmektedir.

Bilet fiyatları, zaman zaman değişmektedir. Bu nedenle, Topkapı Sarayı’nı ziyaret etmeden önce, güncel giriş ücretleri hakkında bilgi almak için resmi web sitelerini kontrol etmenizi öneririm.

Topkapı Sarayı’nda Müze Kart Geçerli mi?

Evet, Topkapı Sarayı’nda Müze Kart geçerlidir. Müze Kart, Türkiye’deki birçok müzede mevcut olan bir karttır ve bir kez satın alınarak belirli bir süre boyunca arzu edilen müzeye ücretsiz olarak giriş imkanı sunar.

Müze Kart, Topkapı Sarayı gibi müzelere ücretsiz giriş imkanı sunuyor. Ancak, bazı özel koleksiyonlara veya özel etkinliklere katılmak için ekstra bir ücret ödemeniz gerekebilir.

Topkapı Sarayı Ziyaret Saatleri 2023

Topkapı Sarayı’nın ziyaret saatleri şu şekildedir:

  • Yaz sezonu (15 Nisan – 1 Ekim): 09:00 – 19:00 (Pazartesi günü kapalı)
  • Kış sezonu (2 Ekim – 14 Nisan): 09:00 – 17:00 (Pazartesi günü kapalı)

Ancak, müze yönetimi tarafından belirlenmiş özel günler veya tatil günleri ziyaret saatlerinde değişikliklere neden olabilir. Bu nedenle, Topkapı Sarayı‘nı ziyaret etmeden önce, resmi web sitesi veya müzenin sosyal medya hesaplarını kontrol ederek, özellikle de tatiller sırasında ziyaret saatleri hakkında güncel bilgi edinebilirsiniz.

Topkapı Sarayı’nın Film ve Dizilerdeki Yeri

Saray, Türk tarihinin en önemli yapılarından biri ve bu nedenle birçok film ve diziye konu olmuş. İşte Topkapı Sarayı’nın film ve dizilerdeki yeri:

  • Harem Suare (1999): Ferzan Özpetek tarafından yönetilen ve Türk tarihinin önemli dönemlerinden biri olan Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında geçen bir film. Topkapı Sarayı’nın Harem bölümü, filmde önemli bir rol oynuyor.
  • Muhteşem Yüzyıl (2011-2014): Türk tarihindeki en önemli dönemlerden biri olan Osmanlı İmparatorluğu’nun en parlak zamanlarına odaklanan bir dizi. Topkapı Sarayı, dizide kullanılan mekanlardan biri.
  • Fetih 1453 (2012): Türk tarihinin en önemli olaylarından biri olan İstanbul’un fethini anlatan bir film. Topkapı Sarayı, filmde kullanılan mekanlardan biri.
  • Payitaht Abdülhamid (2017-2021): Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında geçen bir dizi. Topkapı Sarayı, dizi boyunca sık sık kullanılmış.
  • Kuruluş Osman (2019- devam ediyor): Osmanlı İmparatorluğu’nun kitabını anlatan bir dizi. Sarayı dizi boyunca kullanılan mekanlardan biri.

Bu sadece birkaç örnek olup, Topkapı Sarayı birçok film ve dizide yer almıştır. Sarayın tarihi, mimari yapı ve kültürel önemi, sinema ve televizyon dünyasında oldukça ilgi uyandırmış.

Topkapı Sarayı Çevresinde Gezilecek Yerler

Tarihi Saray, İstanbul’un en önemli tarihi yapılarından biri ve şehrin turistik yerlerinden biridir. Sarayın yakın çevresinde gezilecek pek çok güzel yerler bulunuyor. İşte Sarayın çevresindeki önemli yerlerden bir kaçı:

  • Ayasofya: Topkapı Sarayı’nın hemen yanında yer alan Ayasofya, İstanbul’un en önemli simgelerinden biridir. Ayasofya’nın tarihi ve mimari yapısı, Topkapı Sarayı ile oldukça uyumludur. İki yapı da Osmanlı İmparatorluğu’nun önemli dönemlerine tanıklık etmiş.
  • Sultanahmet Meydanı: Tarihi Saray ve Ayasofya, Sultanahmet Meydanı’nın merkezinde yer almaktadır. Meydan, İstanbul’un en önemli turistik yerlerinden biri ve Topkapı Sarayı’nın çıkışı için önemli bir çıkış noktasıdır. Camii, İstanbul’un en büyük camilerinden biridir ve dünya çapında ün kazanmıştır.
  • Yerebatan Sarnıcı: İstanbul’un en ilginç yerlerinden biri olan Yerebatan Sarnıcı, Saraya yakın bir konumda yer almaktadır. Yer altındaki sarnıç, Bizans dönemine ait su deposu olarak inşa edilmiş. Pek çok sürprizle dolu bu mekan görülmeye değer.
  • Kapalı Çarşı: Saraya yürüme mesafesinde bulunan Kapalı Çarşı, İstanbul’un en ünlü alışveriş merkezlerinden biridir. Osmanlı dönemine ait tarihi dokusu ve çeşitli hediyelik eşyaların bulunması nedeniyle, tarihi Sarayı ziyaret edenler genellikle Kapalı Çarşı’yı da ziyaret ederler.
  • Arkeoloji Müzeleri: Topkapı Sarayı’nın doğusunda yer alan Arkeoloji Müzeleri, antik dönemlerden kalma eserlerin sergilendiği üç ayrı müzeden oluşmaktadır. Müzelerde, Eski Yakın Doğu, Yunan ve Roma dönemlerinden kalma eserleri görme şansına sahip olabilirsiniz.
  • Gülhane Parkı: Topkapı Sarayı’nın hemen yanında yer alan Gülhane Parkı, İstanbul’un en popüler parklarından biridir ve tarihi bir atmosfere sahiptir. Parkta yürüyüş yapabilir, dinlenebilir ve İstanbul manzarasını izleyebilirsiniz.

Topkapı Sarayı’nın Yeme İçme Mekanları ve Lezzetleri

Sarayın tarihi yapısı ve mimarisi kadar yeme içme mekanları da merak ediliyor. Sarayda birçok restoran bulunuyor. İşte Sarayın yeme içme mekanları ve lezzetleri hakkında bilgiler:

  1. Konyalı Restaurant: Topkapı Sarayı’nın açık havada yer alan Konyalı Restaurant, geleneksel Türk yemekleri sunuyor. Osmanlı dönemi yemeklerinin yanı sıra, Türk mutfağından da birçok lezzet bulunuyor.
  2. Matbah Restaurant: Topkapı Sarayı’nın saray mutfağından esinlenen Matbah Restaurant, Osmanlı dönemi yemekleri sunuyor. Sarayın zengin yemek koleksiyonundan bir deneyim yaşamak isteyenler için ideal bir seçenek.
  3. Saray Cafe: Topkapı Sarayı’nın avlularından birinde bulunan Saray Cafe, tatlı ve makarnalar mevcut. Aynı zamanda çay ve kahve servisi de yapılmaktadır.
  4. Harem Cafe: Topkapı Sarayı’nın Harem bölümünde bulunan Harem Cafevde, geleneksel Türk tatlıları ve Osmanlı Dönemi yemekleri bulunuyor. Aynı zamanda çay, kahve ve soğuk içecekler de mevcut.

Tarihi Topkapı Sarayı’nı ziyaret edenler, yukarıda belirtilen yeme içme mekanlarında atmosferin tadını çıkarırken, Osmanlı dönemi yemeklerinin tadına da bakabilirler.

Nemrut Dağı Nerede? Tarihi, Heykelleri, Nasıl Gidilir?

Nemrut Dağı, güneşin en iyi doğup battığı yer olarak kabul edilen gizemli dağ. Burası o kadar ilginç bir yer ki dev dağın zirvesinde devasa boyutta heykeller, kabartmalar, yerin altında hala daha ucu bulunamayan tünel ve kayıp kralın mezarı Nemrut Dağı ile ilgili merak uyandırmaya yetecek şeyler bence.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi gizemli tarihi yapılara ev sahipliği yapan bir bölge. İlginç ve bir o kadar da efsanelerle dolu pek çok tapınak ve yerleşim bölgesi gün yüzüne çıkarılmış. Bunlardan biride Şanlıurfa’da yer alan Göbeklitepe Tapınağı. Tarihin sıfır noktası ve Dünya’nın en eski tapınağı olan Göbeklitepe ile ilgili makalemizin de dikkatinizi çekeceğini düşünüyorum. Detaylı bilgiler için linki tıklamanız yeterli.

Evet şimdi gelelim asıl konumuza. Bugün rotamızın yönünü birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış Adıyaman’ın Kahta ilçesinde bulunan Nemrut Dağına çevirdik. 1987 yılında Unesco Dünya Mirasları Listesine alınmış ve her an faaliyete geçebilecek bir volkanik dağ olan Nemrut Dağı ile ilgili daha neler öğrenebiliriz gelin beraber göz atalım.

Nemrut Dağı Hakkında Bilgi

M.Ö 1. yy Nemrut dağının zirvesinde Kommagene Krallığının hüküm sürdüğü ve onlara ait olduğu düşünülen heykellerin yanı sıra hala gizemini koruyan pek çok konu var. Uzun yıllar boyunca birçok tarihçinin üzerinde durduğu ve araştırmalar gerçekleştirdiği önemli bir yer. Peki onlarca tarihçinin bu bölge’nin üzerinde inceleme yapıp not düşmelerinin sebebi ne olabilir? Bu bölge neden bu kadar önemli ve yıllardır hala araştırmalar devam ediyor?

2150 metre yükseklikte ve yüzölçümü 13.827 hektarlık alana sahip olan Nemrut dağı Adıyaman Merkeze 85 km uzaklıkta yer alıyor. Üzerinde bulunan harika eserlerden dolayı 1988 yılında Turizm Bakanlığı tarafından koruma altına alınarak Nemrut Dağı Milli Parkı adını almış. Aslında Dağın adı ilk zamanlar Nevrit’miş ama günümüze gelene kadar Türkçeleşerek ölümsüz anlamına gelen Nemrut adını almış. Her yıl dünyanın dört bir yanından milyonlarca turistin ülkemize gelmelerinin başlıca sebeplerinden biri.

Nemrut Dağı Tarihi

Nemrut Dağı Tarihi

Bu konunun asıl baş rol oyuncusuna gelecek olursak ölümsüzlüğün peşinden koşarken zamana yenik düşen Kommagene krallığının İmparatoru Antiochos. Krallığın kurulmasından tam 120 sene sonra tahta geçmiş olan Antiochos’un tek amacı vardır. Bu bölgede daha önce yaşamış olan Pers, Roman ve Ermeni gibi toplulukların arasında ayakta kalabilmek. Bunun içinde tek çözüm yolu olarak tüm kültürleri birleştirmekte bulur. Kendini bir tanrı olarak gören Antiochos, öldükten sonrada sonsuz hayatına devam edebilmek için Nemrut dağının zirvesine kendi adına bir mezar yaptırır.

Nemrut Dağı Özellikleri

Beraberinde yine hem kendinin hem de onlarca tanrının silüetini de bu devasa dağın tepesine inşa ettirir. Her bir yaklaşık 9 metre yüksekliğinde olan bu heykellere Kral Antiochos (Theos), Tanrıça Fortuna (Kommage­ne) Baş Tanrı Zeus (Oromasdes), Güneş Tanrısı Apollon (Mithras-Helios-Hermes), kuvvet ve kudret Tanrısı Herakles (Ares-Artagnes) silüetleri yapılarak isimleri verilmiş. İlginç olan şu ki bu devasa büyüklükteki yapıların ulaşımı çok zor olan bir dağın tepesine nasıl yapılmış oldukları. Çünkü günümüzde arabayla bile çıkılamayan dağa belli bir mesafeden sonra yürüyerek çıkmak gerekiyor.

En yakında bulunan suya ulaşabilmek içinde 3 saatlik bir mesafe bulunuyor. Yani su kaynağı bu kadar uzakta iken ve her bir heykelin ağırlığının 8-10 ton olduğunu düşünürsek kırma taşların birleşmesiyle yapılan bu heykellerin yapımı için gerekli olan taşlar dağa nasıl çıkarıldı? Hava sıcaklığının gündüzleri 45 dereceyi bulduğu bölgede etrafta tek bir dal ve gölgelik alan bile yokken nasıl böyle bir sıcakta çalıştılar. Hala cevabı bulunamayan sorular olarak kaldı.

Nemrut Dağı Hikayesi

Nemrut Dağı Hikayesi

Kommagene Krallığı M.S 72 yılında Roma İmparatoru tarafından feth edilir. 2000 yıl boyunca pek çok devletin himayesi altında bulunan Nemrut Dağı 1881 yılında Osmanlı Devleti himayesinde iken Alman Mühendis Karl Sester tarafından keşfedilmiş. Tesadüfen bu eserleri bulan Sester durumu hemen Alman Konsolosluğuna bildirmiş. Burada bulunan kalıntıların Hititlere ait olduğunu söyler. Bunun üzerine bölgeye araştırma yapması için bir ekip gönderilir. Kazı çalışmalarında bir kitabeye rastlanır. Yapılan uzun süreli araştırmalar ve çeviriler sonucunda kitabenin grekçe yazıldığı ve bu yüzden Hititlere değil Kommagene Krallığına ait eserler olduğu belirtilir.

Önemli arkeologların uzun yıllar süren araştırmaları sonucunda heykeller, pek çok kitabe ve yazıtlar bulunmuş. Bu kitabelerde Nemrut’un gizemini ortaya koyan pek çok detayı barındırıyor. Gelen ziyaretçilerin anlayabilmeleri için yanlarına Türkçe çevirileri de yazılmış. Tanrı heykelleri’nin arkasında bulunan ve Kral Antiochos’un kendi ağzından yazıldığı kesin olan yazılar için kralın vasiyeti olarak düşünülüyor. Kitabede kendisinden sonra tahta geçecek olan krallara pek çok nasihatte bulunan Antiochos’un geriye kalan vasiyetinin devamı şöyle;

Nemrut Dağından çıkarılan kitabeler

Ata hükümdarlığını devraldığım zaman, dindarlığımın bir sonucu olarak, tahtıma bağlı krallığı tüm tanrıların ortak yurdu yaptım. Zamanın akışı içinde her kim, bu kanunu ve bize ibadeti korur ve sürdürürse, benim hayır dualarımla anılacaktır. Tüm rahmetli atalar ve tanrılar ondan razı olsun. Her kim ki, bu düzenin kutsal geçerliliğini bozar ya da zarar verir, ya da gerçek anlamını değiştirmeye yeltenirse, yalnız kendisi değil, aynı zamanda tüm soyu sopu rahmetli atalarımın ve tüm tanrıların hışmına uğrasın.

Kitabelerin çevirilerinde Kral Antiochos’un mezarının Nemrut Dağı içerisinde olduğu yazılıdır. Tarihi belgelere dayanılarak işçiler tarafından dağın üzerinde yüksekliği 55 metre, çapı ise 150 metre civarında olan küçük taşlarla oluşturulmuş bir tepe yapılır. Bu tepenin bulunduğu alanın en sonuna da kralın mezarının konulduğu düşünülüyor. Yıllar geçmesine rağmen 40 arkeoloğun detaylı çalışmaları sonuçsuz kaldı ve Kralın mezarı bir türlü bulunamadı

Diğer bir İlginç durumda ucu ve sonu bulunamayan tüneller. Bir çok gizli geçidin ve yeraltı şehrinin ortaya çıkarıldığı bu ilginç alanın ne amaçla yapıldığı tam olarak anlaşılamamış fakat kralın mezarına gittiği düşüncesinde hem fikir olunmuş. Ancak üstte bulunan heykel tümülüslerine zarar vermeden kazı çalışmaları yapmak mümkün olmadığından daha ileriye gidilememiş. Çalışmalara devam edilememesinde bu bölgenin Unesco Dünya Mirasları listesine alınmasının payı da oldukça fazla.

Nemrut Dağı Heykelleri

Tapınak Ve Heykeller

Nemrut Dağı, Türkiye’de antik heykel alanına ev sahipliği yapan bir dağdır. MÖ 1. yüzyıla kadar uzanan bu heykeller, tasarımları ve kompozisyonları bakımından benzersiz. Yunan, Pers ve Ermeni tanrı ve tanrıçalarının tasvir edilmelerinin yanı sıra Kommagene krallığının tanrılarını temsil ettikleri söyleniyor.

Gelelim merak uyandıran heykellerin bölgeye nasıl konumlandırıldıklarına ve sıralanış şekillerine. Tümülüs dediğim yığma taşlardan yapılmış tepe etrafında aslında 4 tane teras yapılmış. Ancak güney kısımda kalan teras kayma sonucunda tamamen yok olmuş. Geriye kalan 3 terasın ortasında tümülüs doğu ve batı kısmında ise asıl heykeller bulunuyor.

Doğu Terası: En iyi korunmuş bölgesi olan doğu terasına kayalara oyulmuş merdivenlerle çıkılıyor. Zamana yenik düşen heykel başları vücutlarının hemen önünde yerde sergileniyorlar. Sırasıyla isimlerini sayacak olursak,  Aslan, Kartal, Antiochus, Kommagene, Zeus, Apollon ve Herakles’in dev boyuttaki heykellerini bu alanda görmek mümkün.

Batı Terası: O dönemler batı terası en kutsal yer olarak kabul ediliyormuş. Bu bölümde doğu terasından daha fazla toplam 5 tane heykel bulunuyor.  Kral Antiochos’un Kommagene, Zeus, Apollon ve Herakles ile selam­laşmasını simgeleyen kabartmaların yanı sıra birde aslan kabartması bulunuyor.

Nemrut Dağı’nda bulunan en ikonik heykeller, Kommagene Kralı I. Antiochus Theos’un mezarlarının başında nöbet tutan aslan ve kartal heykelleridir. Bu eşsiz heykellerin ardındaki gizem, yüzyıllardır araştırmacıları oldukça şaşırtmış. Bazılarına göre Kral I. Antiochus Theos tarafından yaratılan yeni bir dini inanç sistemini temsil ettikleri düşünülmüş.

Nemrut Dağı Nerede?

YOL TARİFİ

Nemrut Dağı’nın Zirvesinden Gün Batımını seyredin.

Gün doğumu ve gün batımının nefes kesen manzaralarını bu mistik dağın zirvesinde keyfini çıkararak seyredebilirsiniz. Yanınıza aldığınız sıcacık kahvenizi yudumlarken gün batımının kızıllığı karşısında büyüleneceğinize eminim. Bu güzel atmosferi yaşamak ve anılarınızın arasına unutamayacağınız bir anı daha eklemek için daha fazla beklemeyin derim. Kararınızı verdiyseniz ve Nemrut yolcusuysanız işte size bölgeye nasıl gidileceğine dair bir rehber.

Nemrut Dağına Nasıl Gidilir?

Nemrut Dağı’na en yakın havaalanları Adıyaman Havalimanı (ADF), Diyarbakır Havalimanı (DIY) ve Kahramanmaraş Havalimanı’dır (KCM). Bu havalimanlarından toplu taşıma araçlarına binebilir ya da araba kiralayarak dağa ulaşabilirsiniz. Başlangıç noktanıza bağlı olarak, arabayla üç saatten yedi saate kadar sürebilir. Dağa vardığınızda, çevresinde sizi zirveye çıkaracak çok sayıda yürüyüş parkuru bulunuyor.

Seyir platformuna ulaşmanın en iyi yolu ise, Adıyaman şehrinden doğrudan dağa giden bir otobüse binmektir. Bu otobüs sizi, Nemrut’un zirvesine çıkaracaktır. Platform hava karardıktan sonra kapanacağından gezinizi gündüz saatlerine göre de planlamalısınız.

Muhteşem manzarası, devasa büyüklükteki heykelleri, ilginç tarihi ile gün doğumu ve gün batımının en güzel halini gözler önüne seren Nemrut Dağı kesinlikle görülmeye değer!

Kurtarıcı İsa Katedrali | Moskova

Kurtarıcı İsa Katedrali görkemiyle ve ihtişamıyla Moskova’yı gezmeye gelenlerden büyük ilgi görüyor. İlginç yıkılışı ve yeniden yapılış hikayesi ile merak uyandıran katedrali Moskova’ya gelip de gezmeden, en azından bir resim çektirmeden giden yoktur. Turistik amaçlı gezilerde yapısı ve heybetiyle ilgi odağı haline gelmiş durumda. Moskova’da gezilip görülecek pek çok katedral ve kilise bulunuyor. Ayrıca hepsinin de ortak noktası oldukça gösterişli olmaları.

Moskova’nın bir diğer gösterişli ve masal kitaplarından fırlamış gibi duran Aziz Vasil Katedrali ile Moskova’da Gezilecek Yerler ile ilgili yazılarımın dikkatinizi çekeceğini düşünüyorum.

Kurtarıcı İsa Katedrali

katedralin üst kısmında bulunan heykeller

Kurtarıcı İsa Katedrali’de oldukça gösterişli ve ince işçilikle yapılmış katedraller den  biri. Rusya’nın başkenti Moskova’da yer alan katedral Moskova Nehri’nin kıyısında bulunuyor.

1812 yılında Fransızlarla Ruslar arasında başlayan savaş 2 yıl sürüyor. Fransızların lideri olan Napolyon, Büyük Vatanseverlik Savaşı olarak bilinen saldırı da yenilgiye uğruyor. Ordusu’nun yüzde 10’undan daha azının hayatta kalması sonucunda Napolyon geri çekilmek zorunda kalıyor.

Katedral’in Uzun Süren Yapımı

Rus halkının Napolyon ordusundan kurtarılmasının onuruna, Çar I. Aleksandr, Kurtarıcı İsa Katedrali’nin yapılmasını emrediyor. Fakat Katedralin yapım aşaması çok uzun yıllar sürer. Rus ressamlar yıllar boyunca katedralin içini süslemekle uğraşırlar. Nihayet beklenen gün gelir ve 1883 yılında III. Aleksandr tarafından açılışı yapılır.

Meryem Ana ve Hz. İsa heykelleri

Ancak 1931 yılında Stalin tarafından yapım aşaması yıllar süren katedralin yıkılarak yerine büyük bir Sovyet Sarayı yapılması emredilir. Bazı parçalar ve kabartmalar çıkarılarak Donskoy Manastırı’nda sergilenir. Katedrali yıkmak için bir çok patlama gerçekleştirilmesi ve bunun sonucunda ortaya çıkan çöplerin temizlenmesi 1 yılı bulur.

Yapım çalışmaları sırasında oldukça büyük engeller ortaya çıkar. Moskova Nehri yakınlarında bulunmasından dolayı taşkına maruz kaldı. Fon yetersizliği ve II. Dünya Savaşı’nın başlaması gibi nedenlerden dolayı Saray’ın yapımına bir türlü başlanılamaz. Bütün bu sorunlardan sonra Saray’ın yapımından vazgeçilir ve açık yüzme havuzuna çevrilir.

Katedralin dışındaki heykeller

Sovyet egemenliğinin sona ermesiyle, Rus Ortodoks Kilisesi, katedralin tekrar inşa edilmesi için 1990 yılında izin alır. Ancak 1 yıl sonra temelleri atılabilir. Orijinal planlara uyularak tekrar yapılması için Restoratör Aleksey Denisov’a çağrılır. Halk tarafından toplanan bağışlarla 2000 yılında inşası tamamlanır. Katedralin yapım aşaması sırasında yaşanılan ekonomik sıkıntılara rağmen, bu kadar para harcanması çok büyük tepkilere yol açar.

Katedralin tavan kısmı

Şu anki Katedral Moskova Nehri’nin yakınında bulunuyor. 103 metre yüksekliğinde olan yapı Dünya’nın en yüksek Ortodoks Hristiyan Katedrali olma özelliği taşıyor. Çok geniş bir alana sahip olan yapı 10 bin kişi ağırlayabilecek kapasitesiye sahip. Rus tarihinin en önemli simgesi haline gelmiş tapınak, önemli dini ve politik toplantılara ev sahipliği yapıyor. Devlet Başkanı Vladimir Putin’in de katıldığı Noel ve paskalya kutlamaları bu ihtişamlı katedral de yapılıyor.

Kurtarıcı İsa Katedrali’ne Boyalı Saldırı

Kurtarıcı İsa Katedrali, ilk olarak punkçı kızların saldırılarına maruz kaldı. Devlet Başkanı Vladimir Putin aleyhine eylem yaptıkları gerekçesi ile 2 yıl hapis cezasına çarptırıldılar. Bu saldırının ardından yeni bir saldırı gerçekleşti. Katedrali ziyaret amacıyla gelen bir kişi elindeki boya ile ikonları boyayarak zarar verdi. Münih’te yoga ve dans hocası olarak görev yapan 62 yaşındaki Yuri Piotrovski isimli kişinin akli dengesinin yerinde olmadığı, aynı zamanda  Hıristiyanlık karşıtı düşüncelere sahip olduğu söyleniyor.

Kutsal Emanetler

Kutsal Emanet Kuyruğu

Ortodoks Hristiyanlarına göre 7 Ocak Hazreti İsa’nın doğum günü sayılıyor. Bugün yapılan Noel Ayinleri için Yunanistan’ın Aynoroz Manastırı’ndan getirilen Kutsal emanetler katedralde sergileniyor. Hristiyan alemi için çok önemli olan bu ”Kutsal Emanetleri” görmek isteyenler Kutsal İsa Katedrali önünde yaklaşık 12 kilometreyi bulan uzun kuyruklar oluşturuyorlar. Kuyruğa giren bir kişinin kiliseye ulaşması için bazen 12 saate kadar beklemesi gerekiyor.

Önemli dini ve politik törenlere ev sahipliği yapmış olan katedrali Moskova geziniz sırasında mutlaka gezmenizi öneririm.

Aziz Vasil Katedrali | Moskova

Aziz Vasil Katedrali, Rusya’nın en meşhur sembollerinden biridir. Diğer bir adı Saint. Basil’s olan bu yapı Moskova Şehri’nin Kızıl Meydanın da sanki masallardan bir parça gibi durmaktadır. Soğan şeklini andıran rengarenk kubbeleri, her bir yerindeki farklı işleme ve desenleri ile Şehrin meydanında adeta görsel bir şölen yaşatıyor.

Aziz Vasil Katedrali Hakkında Bilgi

Moskova’yı ziyaret etmek için gelen her turistin listesinde Aziz Vasil Katedrali mutlaka en üstlerdedir. Görüntüsünün Kremlin Sarayına benzemesinden dolayı bu iki yapı sıkça karıştırılmaktadır. Bir saraya benzeyen dış görüntüsüyle harika bir görselliğe sahip olan Katedral, şimdilerde bir müzeye dönüştürülmüş.

Aziz Vasil Katedrali Heykelleri

1555 yılında Rus Devleti’nin Kazan ve Astrahan hanlıklarına karşı kazandığı zaferleri kutlamak amacıyla Korkunç İvan tarafından yapımına başlattırılan katedral, İtalyan mimar Barma tarafından inşa edilmiştir.  Yapımı tam 1 yıl sonra 1556’da tamamlanır. Şefaat Kilisesi’nin hemen yanında bulunan katedral 8 ayrı kilisenin bir araya gelmesinden oluşmuştur.

Aziz Vasil Katedrali Mimarisi

Her bir kiliseye ait renkli kubbeler yapılmıştır. Bu kubbelerin her biri birbirinden farklı bir görüntüye sahipler ve uzunlukları da birbirlerinden farklıdır. Ortada bulunan en büyük kubbe en gösterişli ve altından yapılmıştır. Diğer kubbelerde soğan biçiminde farklı renk ve desenleri görebilirsiniz. Soğan biçiminde olan kubbelerde İslam Mimarisinin etkilerini görmek mümkün.

Katedralin Yanında Bulunan Şefaat Kilisesi

Yıllar içerisinde bazı yerleri restore edilerek, 1860 yılında farklı ve ilginç  bir tasarımla rengarenk boyanmış. O günden bugüne kadar hiç bir değişiklik yapılmayan yapının içerisinde restorasyon çalışmaları sırasında döner bir merdiven bulunmuş.

Stalin, meydanda kitlesel geçitler yapmayı planlar. Aziz Vasıl Katedrali’nin bu yürüyüşlere engel olmasından dolayı burayı yıktırma çalışır. Uzun süre ülkede katedralin yıkılıp, yıkılmaması tartışmaları sürer. Mimar Pyotr Baranovsky tarafından Kremlin Sarayı’na Katedralin yıkılmaması konusunda telgraf gönderir. Uzun çabalar sonucunda yapının yıkılmamasına karar verilir.

Aziz Vasil Katedrali İçi

Bir efsaneye Göre Korkunç İvan’ın bu yapının bir örneğini yada benzerini başka bir yere yapmaması için Katedral’in mimarı Barma’ nın gözlerini dağladığı söylenir.

1934 yılında Devletin tarihsel müzesi kabul edilen katedrali’nin içerisinde 16. ve 17. yüzyıla ait pek çok örnek görülür. Portreler, boyamalar, simgeler sergilenmektedir.

Aziz Vasil Katedrali Nerede?

İshak Paşa Sarayı | Nerede? Nasıl Gidilir? Tarihi, 2023 Giriş Ücreti

İshak Paşa Sarayı, Türk mimari tarihinin en güzel eserlerinden biridir. Doğası, yeşil alanları, denizi, gezilecek eşsiz güzellikteki şehirleri ve birbirinden özel mekanları ile hem yerli hem de yabancı ziyaretçinin akın ettiği bir yer olan ülkemiz eşsiz güzellikteki tarihi yapılara da ev sahipliği yapıyor. Bu muhteşem tarihi yerlerden biride Anadolu’da tek Osmanlı Sarayı olan İshak Paşa Sarayı. İshak Paşa Sarayı Nerede, Nasıl Gidilir? İshak Paşa Tarihi Hakkında Bilgi, Mimari Özellikleri, Giriş Ücreti ve Ziyaret Saatlerini yazımda sizler için detaylı bir şekilde paylaştım. Keyifli okumalar!

İshak Paşa Sarayı Nerede?

Doğu Anadolu Bölgesinde Ağrı ili sınırları içerisinde Doğubeyazıd ilçesinin 7 km doğusunda yer alıyor. Bir dağın yamacındaki yüksek bir tepeye kurulmuş bu harika mimariye sahip saray, tüm görkemi ile görenleri kendine hayran bırakıyor. Osmanlı dönemi içerisinde Topkapı Sarayı’ndan sonra yapılmış en ünlü saray olarak kabul ediliyor. Hatta saray Osmanlı mimarisinin, Anadolu’da günümüze ulaşabilen tek saray yapısı olarak kabul ediliyor.

İshak Paşa Sarayı Tarihi

İshak Paşa Sarayı Tarihi

Sarayın yapımına 1685 yılında Çıldır Atabeklerinden Çolak Abdi Paşa tarafından başlanılmış. Mimarlığını Ahıskalı ustanın yaptığı sarayın yapım aşaması ile ilgili en önemli bilgileri saray içerisinde yer alan kitabelerden öğreniyoruz. Kitabede sarayın 1784 yılında Çıldıroğulları’ndan II. İshak Paşa döneminde yapıldığı yani tamamlandığı ile ilgili bilgiler yer almaktadır. Yapım aşaması tam 99 yıl sürmüş.

İshak Paşa Sarayı İçi

İshak Paşa Sarayı Mimari Özellikleri

7600 m2’lik bir alan üzerine inşa ettirilen bu muhteşem yapının bazı bölümleri tek katlı olarak yapılsa da bazı bölümleri iki ve üç katlı olarak dizayn edilmiş. Kesme taşlarla örülen duvarların yükseklikleri yaklaşık 13-15 metre arasındadır. her biri farklı bölümlere ayrılmış tan 366 odası bulunuyor. Sarayın içinde toplantı salonlarından tutunda hamam, aş evi, mahkeme salonu, cezaevi, cephanelik, camiye varana pek çok oda bulunuyor. İç içe iki avlu şeklinde inşa edilmiş olan saray Klasik Osmanlı mimarisi örnek alınarak tasarlanmış. Yapının içerisinde uzmanlara göre Batı etkisinin yanı sıra İran döneminin yansımaları da yer almakta.

Sarayın kapısı ve pek çok yerinde Selvi Ağacı, Hayat Ağacı ve Kanatlı Ejder kabartmalarına rastlamak mümkün. Selvi Ağacı, uzun ömrü sağlığı, Hayat Ağacı sonsuzluğu, Kanatlı Ejder işlemeleri gücü ve iktidarı simgeliyor. Duvarlarda pek çok hayvan ve insan figürü bulunuyor. Özellikle sarayın en çok dikkat çeken yerlerinden biri de duvarlarda yer alan Kufi adı verilen Irak yazıları. Sarayın zemininde nem tutmayan Ağrı Dağı’nın lav kalıntılarından oluşan siyah volkanik taşlar kullanılmış.

İshak Paşa Sarayı Kapısı

İshak Paşa Sarayının Altın Kapısı

Sarayın yapıldığı döneme baktığımızda bu denli görkemli ve ihtişamlı işlemelerin, kabartmaların kullanıldığı bir yapıda koskoca saray kapısının sade bir kapı olarak yapılması düşünülemezdi haliyle. Sarayın yapıldığı dönemde namına yakışır şekilde altından bir kapı yapılmış. Fakat 1800’lü yıllarda Rus işgaline uğrayan bölge resmen yağmalanmış. Uzun yıllar işgal altında kalan bölge bir hayli tahribata uğramış. Rus askerleri çevrede bulunan pek çok değerli eserin yanında sarayın altın kapısını da söküp götürmüşler. Şu anda kapı Moskova Müzesinde sergileniyor.

İshak Paşa Sarayı Camisi

İshak Paşa Sarayı Camisi

Pek çok yeri yıkılan ve harap olan Saray’ın belki de en sağlam kalan kısımlarından biri içerisinde bulunan camidir. Tek kubbeli bir yapıya sahip olan caminin minaresi iki ayrı renk taş ile yapılmış. Duvarları taş işçilikle örülmüş, tavan ise kök boyadan yapılan işlemelerle süslenmiş.

İshak Paşa Sarayı Süt Çeşmesi

Sarayın bahçesine girildiğinde sol tarafta yer alan çeşmeye Süt Çeşmesi adı verilmiş. Bu ismin verilmesinin bir hayli ilginç bir hikayesi var. Rivayete göre bu çeşmenin üzerlerinde gül deseni bulunan iki musluğu bulunurmuş. Birinde su diğerinde ise süt akarmış. Saray çalışanları her gün çeşmenin arkasında bulunan tanklara süt koyarak sarayda bulunanların taze süt içmelerini sağlarlarmış. Bu yüzden çeşmenin adı süt çeşmesi olarak kalmış.

İlk Saray Kalorifer Sistemi

Oldukça büyük ve taş duvarlarla örülmüş sarayın ısınması bir hayli zor olacağından o dönemin insanları harika bir fikirle bu olayı çözmüşler. Odalarda ısıtılan sıcak suların duvarların içine yerleştirilmiş olan borulardan geçmesi sağlanır. Bu sayede toprak künkler vasıtasıyla da sıcak su tüm binada dolaşmış olur ve ısınma sağlanır. Bir nevi şimdilerde kullandığımız merkezi ısıtma sistemi diyebiliriz. Sarayı gezerken bu alanların bazı bölümleri açık bırakılarak ziyaretçilerin ısınma sistemini daha yakından görmeleri sağlanmış.

İshak Paşa Sarayı

İshak Paşa Sarayı Hikayesi

İshak Paşa sarayı ile ilgili pek çok efsane bulunsa da en çok dilden dile dolan efsane Gülbahar ile Ahmet’in sevdasının öyküsüdür. Rivayete göre Çoban Ahmet’in evinin kapısına beyaz bir at gelir. Üç defa gönderilen at gitmeyerek geri gelir. Adetlere göre üç defa gönderilen at eğer gelir aynı kapıda durursa artık o ev sahibinin atı olarak kabul edilirmiş.

Atın gerçek sahibi ise Beyazıd Valisi Mahmut Paşadır. Paşa atın kendisine ait olduğunu söyleyerek geri ister. Fakat töreye göre atın sahibinin artık Ahmet olduğu söylenince vali bu duruma sinirlenir ve Ahmet’i yakalatarak zindana attırır. Ahmet’i gören Valinin kızı Gülbahar aşık olur. Bunu öğrenen vali işi yokuşa sürer ve Ahmet’e Ağrı Dağının en yüksek tepesine çıkıp ateş yakarsan kızımı sana veririm der. Bunun üzerine Ahmet kalbinde Gülbaharın sevdasıyla Ağrı Dağına çıkar ve ateşi yakar. Vali eli mahkum kızını Çoban Ahmet’e verecektir. Fakat 2 gün beklerler Ahmet geri dönmez. Sonrasında öğrenilenler bir hayli üzücüdür. Ateşi yaktıktan sonra Ahmet ölmüştür. Bu haber üzerine Gülbahar kahrolur. Kendisi için babasına Ağrı Dağını görmeyen bir zindan yaptırmasını ister ve valide bir Saray yaptırır.

Saray hiç bir cepheden Ağrı Dağını görmez ve Gülbahar babasının yaptırdığı bu sarayda zindan hayatı yaşar. Yaşar Kemal’in ünlü eseri Ağrı dağı Efsanesi kitabında bu acıklı aşk hikayesinden bahsediliyor.

İshak Paşa Sarayı’na Nasıl Gidilir?

Ağrı Doğubeyazıd ilçesinde bulunan İshak Paşa Sarayı’na doğrudan ulaşım bulunmuyor fakat bölgeye ulaşmakta o kadar da zor değil. Ağrı, Kars ve Iğdır da bulunan Havalimanları ile Ağrı merkeze ulaşmalısınız. Burada şehir merkezinden kalkan otobüslerle Doğubeyazıd’a ulaşabilirsiniz. Ağrı şehir merkezi ve Doğubeyazıd arası 94 km’dir. İlçeden kalkan dolmuşlara binerek 8km mesafede yer alan İshak Paşa Sarayına ulaşmış olacaksınız. Doğubeyazıt ilçesine geldikten sonra özel araç ile birlikte Saray’a ulaşmak yaklaşık olarak 10 dakika sürmektedir. Bölgeye şahsi aracınızla gitmek isterseniz Yukarı tavla Köyü/ Doğubayazit /Ağrı bilgilerini girerek navigasyon uygulaması ile kolaylıkla ulaşabilirsiniz.

İshak Paşa Sarayı Ziyaret Saatleri 2023

Açılış/Kapanış Saatleri
Açılış Saati: 08:00
Kapanış Saati: 17:00
Gişe Kapanış Saati: 16:45

İshak Paşa Sarayı haftanın her günü ziyarete açık. Sadece Pazartesi günleri 12.00-19.00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor.

İshak Paşa Sarayı Giriş Ücreti 2023

Güncel olarak İshak paşa Sarayına giriş ücreti 25 TL.

İshak Paşa Sarayı İletişim ve Adres Bilgileri

Adres: 04400 Yukarıtavla/Doğubayazıt/Ağrı
Tel 1: 04742121430
Tel 2: 04742123817

Günümüzde ise müze olarak İshak Paşa Sarayı’nı ziyaret etmek mümkündür.